Güzel Sözler
Mobil uygulaması yayında
Ücretsiz

Umberto Eco Sözleri

Sayfa İçeriği: Umberto Eco Sözleri, Umberto Eco Sözleri Onedio, Umberto Eco Sözleri 2020, Umberto Eco Aşk Sözleri, Umberto Eco Ünlü Sözleri, Umberto Eco Sözleri Whatsapp, Umberto Eco Sözleri Twitter

Edebiyatçı, yazar ve aynı zamanda bilim insanı olan Umberto Eco Sözlerini derledik. Bu sayfamızın içeriğinde yer almakta olan Özlü Umberto Eco Sözlerini Twitter, Whatsapp, Facebook gibi hesaplarınızdan paylaşabilirsiniz.

Umberto Eco Sözleri

Editörün Seçimi: Ne yani böylesi korkunç bir dünyanın bir de cehennemi mi var ? (Umberto Eco)


"Dördüncü erk basının işlevi, elbette öteki geleneksel üç erki denetlemek ve eleştirmektir."


“Bir tuzaktan korkuyorsan, kendin kur tuzağı. Böylece tuzağa düşenler, senin denetimin altına girer.”


Aydınlanmış entelektüel ahlakın vazgeçilemez koşulu, tüm inançları, hatta bilimin mutlak gerçek dediklerini de eleştiriye tabi tutmaktan geçer


Ne çok zaman geçti, neler neler oldu! Ne çok sınadı Tanrı bizi!


Belki de insanları sevenlerin görevi, onları gerçeklere güldürmektir; gerçeği güldürmektir; çünkü biricik gerçek, gerçeğe duyulan çılgınca tutkudan kendimizi kurtarmayı öğrenmektir.


İnsan gereğinden çok konuşarak da, gereğinden çok susarak da günah işleyebilir.


Aptal davranışlarında yanılmaz. Mantık yürütmede yanılır. Aptal şöyle der: Bütün köpekler evcil hayvanlardır, bütün köpekler havlar; kediler de evcil hayvanlardır; demek ki onlar da havlar. Ya da, bütün Atinalılar ölümlüdür, bütün Pireliler de ölümlüdür; demek ki bütün Pireliler Atinalıdır. Ki bu, doğrudur. Ama rastlantı olarak. Aptal doğru bir şey söyleyebilir; ama yanlış mantık yürüterek. İnsan yanlış şeyler söyleyebilir; yeter ki doğru mantık yürütsün.


Bazı şeyler yürekle sezilir. Bırak yüreğin konuşsun; yüzleri sorguya çek, dilleri dinleme.


Bilgelik; putları yıkmak değil, hiç yaratmamaktır.


Kent bugün sizin, bizim çobanı olduğumuz, Tanrı'nın kullarının yaşadığı yerdir. Zengin din adamlarının yoksul ve aç insanlara erdem üstüne vaaz verdikleri bir rezillik yeridir.


Gerçek sevgi, sevilenin iyiliğini ister.


Gazeteler yalan söyler, tarihçiler yalan söyler, bugün televizyon da yalan söylüyor.


Insan aşk gereksinimi duyduğu için âşık olur. İçinde âşık olma isteği duyduğu zaman bastığı yere dikkat etmeli insan: aşk iksiri içmiş gibi ilk önüne gelene âşık olur. Bir maymuna bile.


“Çevremizi aptallar sarmış.”


(...) çünkü biz burada, kitaplar arasında, kitaplarla birlikte, kitaplara göre yaşayan insanlar arasında ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz (...)


Geleceğe ilişkin bir öykü yaratmak için geldik buraya, yitik zamanların tarihini yazmak için değil.


“Ulbertino söze karıştı: Yaşamını tehlikeye attığını biliyor musun?
‘Olsun’ diye yanıtladı Michele, ‘Ruhumu tehlikeye atmaktan iyidir.’ “


“…Ama öteki öyle değilmiş. Bir kere çok çirkinmiş ve dünyalılar, çirkin olanın aynı zamanda kötü olduğunu düşünürmüş.”


“Hoşgörüsüzlük, her tür öğretiden önce vardır. Bu açıdan hoşgörüsüzlük biyolojik köklere sahiptir, çoğu zaman yüzeysel duygu-heyecan tepkilerine dayanır.”


Balkanların korkunç bir sosyal bellek problemi var. Çünkü onların İtalya ve Fransa'dan daha fazla devrimi var.


Hiçbir şey değişmiyor cisimlerin konumundan başka.


İnsan kendine özgü şekilde olağandışı bir yaratıktır. Ateşi keşfetti, şehirler inşa etti, muhteşem şiirler yazdı, dünyaya çeşitli yorumlar getirdi, mitolojik imgeler yarattı. Ama aynı zamanda hemcinslerine savaş açmaktan, çevresini yok etmek gibi yanılgılara düşmekten bir türlü vazgeçmedi. Terazinin bir kefesine yüksek zihinsel meziyeti, öbür kefesine aptallığı koyduğunuzda neredeyse dengede kalır.


Peygamberlerden ve hakikat uğruna ölmeye hazır olanlardan korkun, çünkü onlar birçok kişiyi de kendileriyle beraber, genellikle kendilerinden önce, bazen de kendilerinin yerine ölüme sürüklerler.


Sabah saatindeki kitap mürekkebinin kokusunu severim.


Gerçek sevgi, sevilenin iyiliğini ister.


Entelektüel işlevi yerine getirmeye karar vermek ahlaksal bir seçimdir, tıpkı cerrahın bir yaşamı kurtarmak için canlı eti kesme kararı almasının ahlaksal bir seçim olduğu gibi. Ama cerrah, ne kesme işlemini gerçekleştirdiğinde acıma duygusuna kapılmalıdır, ne de cerrahi müdahaleyi sürdürmenin bir işe yaramayacağını gördüğü için açtığı yeri kapadığında.


Hoşgörüsüzlük, her tür öğretiden önce vardır. Bu açıdan hoşgörüsüzlük biyolojik köklere sahiptir, çoğu zaman yüzeysel duygu-heyecan tepkilerine dayanır ? bizden farklı olan insanlara tahammül edemeyiz: Derilerinin rengi farklı olduğu için, anlamadığımız bir dili konuştukları için, kurbağa, köpek, maymun, domuz, sarımsak yedikleri için, dövme yaptırdıkları için...


Bizi tedirgin eden de bu. Sorumlulukta payımız olduğunu keşfetmek, ama bunu kendimize itiraf edememek.


İnsan gereğinden çok konuşarak da, gereğinden çok susarak da günah işleyebilir...


Gerçek, hiçbir yerde değildir bazen...


Şeytan maddenin prensi değildir; Şeytan ruhun küstahlığıdır; gülümseyişten yoksun inanç, hiçbir zaman kuşkuya kapılmayan gerçektir o.
Şeytan karanlıktır, çünkü nereye gittiğini bilir ve gide gide hep geldiği yere döner.


Deccal dindarlığın kendisinden, aşırı Tanrı ya da gerçek sevgisinden doğabilir; tıpkı bir sapkının bir azizden, bir cin çarpmışın bir yalvaçtan doğması gibi.


Öyle sözcükler vardır ki bize güç verir, öyleleri de vardır ki bırakılmışlığımızı daha da arttırır.


Gerçeğin gücü öyledir; tıpkı iyilik gibi kendiliğinden yayılır.


İnsan ilk seferinde dikleşmeyi sağlayamazsa, bütün bir ömür boyu iktidarsız kalır.


Bana, ıssız bir adaya düşmüş olsam yanıma hangi kitabı alacağımı soranlara şu yanıtı veriyorum: “Telefon rehberi; rehberdeki bütün o karakterlerle sonsuz öyküler yaratabilirim.


Aydınlanmış entelektüel ahlakın vazgeçilemez koşulu, tüm inançları, hatta bilimin mutlak gerçek dediklerini de eleştiriye tabi tutmaktan geçer.


Bütün köpekler evcil hayvanlardır, bütün köpekler havlar; kediler de evcil hayvanlardır; demek ki onlar da havlar. Ya da, bütün Atinalılar ölümlüdür, bütün Pireliler de ölümlüdür; demek ki bütün Pireliler Atinalıdır. Ki bu, doğrudur. Ama rastlantı olarak. Aptal doğru bir şey söyleyebilir; ama yanlış mantık yürüterek. İnsan yanlış şeyler söyleyebilir; yeter ki doğru mantık yürütsün.


Sevgi, seveni sevilenle bir kılar; sevgililer herhangi bir biçimde birleşmek isterler ve sevgi, bilinçli bilgiden daha çok bilir. Gülün Adı-Umberto Eco


Bence, edebiyatın gücü, bir metnin, hiçbir zaman tümüyle tüketilmeksizin durmadan farklı okumalar üretebilmesindedir.


Bana, ıssız bir adaya düşmüş olsam yanıma hangi kitabı alacağımı soranlara şu yanıtı veriyorum: Telefon rehberi; rehberdeki bütün o karakterlerle sonsuz öyküler yaratabilirim.


Gürültü patırtının ardından sessizlik gelir.


Kibir, alçakların ahlakındandır.


Mutlu insanın hikayesi olmaz.


Burası bana ermişlik ve bilgi bakımından değerli insanların bulundukları bir yer gibi görünüyor,


Gün geçmiyordu ki, karşısındaki kişinin beklentilerine aykırı görüş öne sürenler hain entelektüel damgası yemesin.


Deliler ve çocuklar her zaman doğruyu söylerler.


"Kitaplar inanmak için değil, araştırmak için yazılır. Bir kitap karşısında onun ne dediğini değil, ne demek istediğini sormalıyız kendi kendimize; kutsal kitapların eski yorumcuları bu düşünceye açık seçik sahiptiler."


Hiçbir şeyden söz etmeyi çok seviyorum. Hakkında her şeyi bildiğim tek konu.


"Bana neden güveniyorsunuz?"
"Güvendiğimi kim söyledi?... Meraka güvenirim ben."


Bazen insanın bir şeyi kanıtlamak için ölmesi gerekir.


Ne çok zaman geçti! Ama seni hâlâ anımsıyorum!
Ne çok zaman geçti, neler neler oldu! Ne çok sınadı Tanrı bizi!


"Sabah uyandığımda güzel bir gün olduğunu düşünüyordum .. çünkü sen bir yerlerdeydin ..


Tarihin en güzel yanı, birbirleriyle ölesiye savaşan grupların birbirlerinin silahlarını kullanarak birbirlerini öldürmeleriydi.


“İnsan susarak da bir şey söyleyebilir.”


Kutsal bir savaş da eninde sonunda bir savaştır. Belki de bu nedenle kutsal savaşlar olmamalıdır.


“İyiyi istemekle kötüyü istemek arasında küçük bir adım vardır; çünkü söz konusu olan hep aynı isteği yönlendirmektir.”


“Bazı şeyler yürekle sezilir. Bırak yüreğin konuşsun; yüzleri sorguya çek, dilleri dinleme.”


“Gülmenin kötü olan yanı nedir? Gülmek korkuyu öldürür ve korku olmadan inanç olmaz. Şeytan korkusu yoksa, Tanrıya ihtiyaç kalmaz.”


“Ölüm korkusu anılara can veriyor.”


"Gülmenin kötü olan yanı nedir?" "Gülmek korkuyu öldürür ve korku olmadan inanç olmaz. Şeytan korkusu yoksa, Tanrıya ihtiyaç kalmaz."


Mantıktan söz etmeyi kısa kesiyoruz; çünkü tanrıdan söz etmemiz gerekiyor.


GÜLMEK KORKUYU AZALTIR VE INSANLARIN TANRIYA OLAN INANCINI ZAYIFLATIR.


Ama bazı şeyler yürekle sezilir. Bırak yüreğin konuşsun; yüzleri sorguya çek, dilleri dinleme...


"Belki de imgelerin ne denli yalan söyleyebileceklerini anlamanın güçlüğü, İktidar'ın yalanlarını anlamakta çekilen güçle aynıdır. Maya'nın "Tülü" nü yırtmak güçtür." 


"Ortaçağa dönüşümüz, köklerimizi araştırmaktır; gerçek köklere geri dönmek istediğimiz için de "güvenilir Ortaçağ'ı arıyoruz; romans ve fantezi değil. Ama bu istek çok kez yanlış anlaşılıyor; belli belirsiz bir dürtüyle, bir tür Tolkien'vari bir kaçışa kaptırıyoruz kendimizi. Ama Ortaçağı düşlemek, tipik bir çağdaş ya da post-modern kışkırtılma mıdır, gerçekten? Ortaçağ'ın bizi Batılı hayvanlara dönüştürdüğü doğruysa (doğrudur da) insanların modern çağın ta başından beri Ortaçağ'ı düşlemeye başladıkları da aynı ölçüde doğrudur. "


İnsan dillerinin büyüsü böyledir; insanlar aralarında anlaşarak, bazen aynı seslerle başka başka şeyleri anlatırlar.


Asıl gizem varoluş değildir, var olmayıştır.


İnsan bir kez öldüğüne göre, iyi bir ölümle ölmeliydi.


Tek bir âna sonsuza dek bakmak, ona bakarken zamanın geçmesi anlamına gelmez.


...muhteşem şiirler yazdı, dünyaya çeşitli yorumlar getirdi, mitolojik imgeler yarattı. Ama aynı zamanda hemcinslerine savaş açmaktan, çevresini yok etmek gibi yanılgılara düşmekten bir türlü vazgeçmedi. Terazinin bir kefesine yüksek zihinsel meziyeti, öbür kefesine aptallığı koyduğunuzda neredeyse dengede kalır.


Kütüphanenizin kucağında hiç üşümeyeceksinizdir. Her halükarda, cahilliğin dondurucu tehlikelerinden korunmuş haldesinizdir.


İnsanlar Tanrı’ya inanmaktan vazgeçtikleri zaman, bu artık hiçbir şeye inanmadıkları anlamına gelmez, aksine her şeye inandıkları anlamına gelir.


Öyle bir an geliyor ki, insanın içinde bir şeyler kırılıyor; ne enerji ne istek kalıyor.


Sen de Yorum Yap veya Sözünü Yaz