Sayfa İçeriği: Marcel Proust Sözleri, Marcel Proust Sözleri İngilizce, Marcel Proust Sözleri Kısa, Marcel Proust Sözleri 2020, Marcel Proust Aşk Sözleri, En Güzel Marcel Proust Sözleri
Deneme yazarı olan ve bu dalda bir çok başarılı esere imza atmış olan ve aynı zamanda eleştirmen de olan Marcel Proust Sözlerini hazır ettik. Facebook, Twitter, İnstagram gibi hesaplarınızdan En Güzel Marcel Proust Sözlerini paylaşabilirsiniz.
Editörün Seçimi: İki insan ayrılıken, şefkatli konuşan taraf âşık olmayan taraftır. (Marcel Proust)
Bir acı, sonuna kadar yaşamadıkça geçmez.
Aşık olmayan insanlar, zeki bir adamın oldukça sıradan bir kadın yüzünden nasıl acılar çekebileceğini anlayamazlar. Bu, bir kimsenin kolera mikrobu gibi önemsiz bir yaratıktan kolera kapıp ölmesine şaşırmaya benzer..
Bizi hep üzmüş olan bir insanın davranışlarının sa-mimi olmamasını arzu etsek de, bu davranışların geleceğe tuttuğu ışık karşısında arzumuzun eli kolu bağlanır ve söz konusu insanın gelecekteki davranışlarının ne olacağını arzumuza değil, bu ışığa sormamız gerekir.
Bir tek yaptıklarımızın bir anlamı vardı. Ne dediğimiz, ne düşündüğümüz hiç mi hiç önemli değildi. / Marcel Proust
Bir kadına âşık olduğumuzda aslında yaptığımız şey, bir ruh halimizi ona yansıtmaktır; dolayısıyla önemli olan kadının değeri değil, ruh halinin derinliğidir; sıradan bir genç kızın bizde yarattığı duygular sayesinde benliğimizin en özel, en şahsi, en uzak, en temel yanları bilinç düzeyine çıkabilir; üstün bir şahsiyetin sohbetinin ve hatta eserlerini hayranlıkla seyretmenin bize verdiği zevk, bunu sağlayamaz.
Mutluluk bedene yararlıdır, ama ruhun güçlerini geliştiren acıdır. / Marcel Proust
Tek gerçek yolculuk; aynı gözlerle yüz değişik ülkeyi dolaşmak değil, aynı ülkeyi yüz değişik gözle görebilmektir.
"Bir insan ne kadar bilge olursa olsun, gençliğinin bir döneminde, mutlaka hatırlamaktan hoşlanmadığı, yok olmasını isteyeceği sözler söylemiş; hatta bir hayat tarzı benimsemiştir. Ama bundan ötürü kesinlikle pişmanlık duymamalıdır; çünkü bilgeliğe ulaştığından emin olabilmesi için bu son safhadan önceki bütün gülünç veya iğrenç aşamalardan geçmiş olması geɾekir." ~Marcel Proust
"Kitap sessizliğin çocukları ve yalnızlığın yapıtlarıdır."
Aptallar, toplumsal olayların büyük boyutlarının, insan ruhuna derinlemesine nüfuz edebilmek için mükemmel bir fırsat sağladığını zannederler; oysa aksine, bu olayları kavramanın, ancak bir kişiliğin derinliklerine inerek mümkün olacağını anlamaları gerekir.
İnsanlar eşit değil midir ? Eğer bir insanın aklı ve yüreği varsa, dük olmuş, arabacı olmuş ne fark eder ?
Gerçek keşif, yeni topraklar bulmakla değil, yeni gözlerle bakmakla ilgilidir.
Düşünmek çoğunlukla üzücüdür.
İtiraz etmeyin, hiç hayalimden geçmeyen bir düşünce alemi açtınız önüme; birazcık bir ilerleme gösterebildimse, bunu tamamen size borçluyum.
Mutlu olmam gerekirdi; değildim.
Çoğu kez, aşık olduğumuzu anlamamız, hatta belki aşık olmamız için, ayrılık gününün gelip çatması gerekir.
Kıskançlık işkencelerin en korkuncudur.
Hiçbirimiz tek bir insan değilizdir, hepimiz ahlaki değerleri farklı çok sayıda insan barındırırız içimizde...
Düşüncesi neyse insan odur.
İnsan, sabit bir yaşı olmayan bir yaratıktır; birkaç saniye içinde, birkaç yaş gençleşebilme yeteneğine sahiptir, sanki yaşadığı zamanın duvarlarıyla çevrili bir havuzun içinde yüzer ve bu havuzun sürekli değişen seviyesi, onu kâh bir döneme kâh bir diğerine götürür.
Her düşünce, her kelime karşıtını içinde barındırır.
Hiç şüphesiz, bir şeye ancak zihnimizle sahip olabiliriz.
Sırf aldırmadığımız için, olayları ve insanların ne düşündüğünü tam olarak bildiğimizi zannederiz.
Hayalgücümüzün yarattığı ve keşfetme için nafile çabaladığımız beklentilere karşılık, hayat, ne kadar uğraşsak tahayyül edemeyeceğimiz bir şey verir bize.
Bir insanla aramızdaki bağlar, sadece zihnimizde mevcuttur.
Arzu ilerledikçe, gerçek sahiplenme de giderek uzaklaşır.
Hayalgücü, bilinmedik bir durumu canlandırmak için, bildik unsurlardan yararlanır ve bu yüzden de, bilinmedik durumu canlandıramaz.
"Sözü en çok dinlenen hekim hastalıktır; iyiliğe, bilgiye söz veririz sadece; acıya ise boyun eğeriz."
Bir acı sonuna kadar yaşanmadıkça geçmez.
Çoğu kez, aşık olduğumuzu anlamamız; hatta belki aşık olmamız için, ayrılık gününün gelip çatması gerekir.
İnsanlara duyduğumuz sevgi onlar öldüğü için değil, biz öldüğümüz için azalır.
Hiç kuşkusuz, dostluk, bireyler arasındaki dostluk hava cıvadır ve okuma bir dostluk biçimidir. Ama en azından dostluğun samimî bir biçimidir ve bir ölüye, olmayan birine yönelik olması ona çıkarsız, neredeyse dokunaklı bir hava verir. / Marcel Proust
Hafızamız, bir tür eczane, bir tür kimya laboratuvarıdır, elimize tesadüfen sakinleştirici bir ilaç da geçebilir, tehlikeli bir zehir de. / Marcel Proust
Aşk konusunda yanlış seçimden söz etmek hatalıdır, zaten seçim varsa o yanlıştır. / Marcel Proust
Bütün katillerin her şeyi mükemmelen ayarladıklarını ve yakalanmayacaklarını zannettikleri, bilinen bir gerçektir; ama sonuçta hemen hemen bütün katiller yakalanır. Yalancılar ve yalancılar arasında özellikle sevdiğimiz kadınlar ise, aksine, nadiren yakalanırlar. Sevdiğimiz kadının nereye gittiğini, orada ne yaptığını bilemeyiz; ama daha o konuşurken, ardında söylemediği şeyin gizlendiği başka bir şeyden bahsederken, yalanı derhal fark ederiz. Yalanı hissedip gerçeği öğrenemediğimiz için de, kıskançlığımız artar. / Marcel Proust
Varoluş sorununu çözmenin birçok yolundan biri de, bize uzaktan güzel ve esrarengiz görünmüş olan kişilere yaklaşıp hiçbir sırları, hiçbir güzellikleri olmadığını anlamaktır; sağlığı korumanın seçilebilecek çeşitli yollarından biri budur; pek tavsiye edilen bir yol olmayabilir ama yine de hayatımızı sürdürmemizi ve –en iyisine ulaştığımıza ve en iyisinin pek matah olmadığına bizi ikna etmek suretiyle, hiçbir özlem duymamamıza imkân tanıdığından- ölüme boyun eğmemizi sağlayan bir dinginlik verir bize.
Robert, metresinin hemen hemen bütün sadakatsizliklerinden bihaberdi ve Rachel’in gerçek hayatıyla, her gün Robert kendisinden ayrıldıktan sonra başlayan hayatıyla kıyaslandığında önemsiz birer hiç olan şeylere kafa yoruyordu. Neredeyse hiçbir ihanetinden haberi yoktu. Bunlar kendisine söylense de, Robert’in Rachel’e olan güveni sarsılmazdı; çünkü en karmaşık toplumların bağrında görülen büyüleyici bir doğa yasası gereği, insan sevdiğiyle ilgili olarak tam bir cehalet içinde yaşar.
Yüzündeki ifadeler sanki sadece benim için yaratılmış bir lisanda yazılmışlardı; o benim hayatımdaki her şeydi, diğer insanlar, ona bağlı olarak, onun kendileri hakkında bana bildireceği değerlendirmeye bağlı olarak vardılar sadece.
Saatlerden ve günlerden kaçış yoktur. Ne yarından ne dünden. Dünden kaçış yoktur çünkü dün bizi çarpıtmıştır, ya da biz onu.
Yeni manzaralar aramak yerine yeni gözler geliştirin.
Genellikle bize benzeyen şeyden nefret ederiz, kendi kusurlarımız, başkasında gördüğümüzde çileden çıkarır bizi. Hele kusurların safça belli edildiği yaşı geçmiş ve örneğin en kritik anlarda bile buz gibi bir yüz ifadesi takınmayı alışkanlık haline getirmiş biri, kendinden daha genç veya daha saf, daha salak biri aynı kusurları sergilediğinde, iyice lanetler onu. Bazı duyarlı insanlar, kendilerinin bastırdığı gözyaşlarını bir başkasında görmeye tahammül edemezler. Ailelerde, sevgiye rağmen, hatta bazen sevgi ne kadar yoğunsa o kadar artan anlaşmazlıkların sürüp gitmesinin sebebi, bu aşırı benzerliktir.
"İnsanlar çoğunukla sevmek ister,ama bunu nasıl yapacaklarını bilmezler,yenilgi peşinde koşar,ama bulamazlar."
"Bizi mutlu eden insanlara minnet duyalım. Onlar ruhlarımıza çiçek açtıran sevimli bahçıvanlardır."
"İnsan mutsuz olduğu andan itibaren ahlakçı olur."
"Hatıralarımız,kederlerimiz,kenderini hiç farketmeyeceğimiz ölçüde bizi terk edebildikleri gibi,geri de dönerler ve bazen uzun süre kalırlar."
Biraz hayal kurmak tehlikeliyse, bunun çözümü daha az hayal kurmak değil, daha fazla ve her zaman hayal kurmaktır.
Neler hissettiğimi anlayabilecek tıynette insan çok azdır. Bu az sayıda insanı arıyorum, diğerlerinden kaçıyorum.
Bazı kelimeler, aradığım cümleyi bulduğumu düşündürür, ama o cümlede eskiden bulduğum güzelliği, imkanı yok bulamam.
Kitap sessizliğin çocukları ve yalnızlığın yapıtlarıdır.
...çok fazla düşündüğümüz şeyler, sonunda aşırı doygunluk noktasına ulaşır.
İnsanları yargılarken hangi ölçütü kullanmak gerekirdi?
İnsanoğlu kendi dışına çıkamayan, başkalarını ancak kendi içinde tanıyabilen ve aksini iddia ettiğinde yalan söyleyen bir yaratıktır.
...gerçek kitaplar, aydınlığın ve sohbetin değil, karanlığın ve sessizliğin ürünü olmalıdır.
Tek çare, daha fazla şey öğrenme arzusu duymamak için, her şeyden habersiz olmaktır.
Hafızanın seçtiği görüntüler, hayalgücünün oluşturup gerçeğin yok ettiği görüntüler kadar keyfi, dar ve ele geçmezdir.
Sevdiğimiz kişiyi, artık onu sevmeyeceğimiz zaman bürüneceğimiz benliğe şimdiden bürünerek düşünmeye çalışsak, hayaller aleminde yaşama illetinden temelli kurtulurduk.
...Bekleyiş içinde olduğumuz zaman, sesleri toplayan kulaktan, sınıflandırıp çözümleyen zihne ve oradan da, sonuçlarını bildirdiği kalbe yapılan çifte yolculuk o kadar süratlidir ki, süresini fark edemeyiz bile, doğrudan kalbimizle dinliyormuşuz gibi gelir bize.
En tehlikeli gizlilik, kabahatin kendisinin, suçlunun zihninde gizlenmesidir.
Bir şaheseri bozmak, yaratmaktan çok daha zordur.
Zihnin her türlü faaliyeti, gerçeğe boyun eğmek zorunda olmadığı taktirde daha kolaydır.
Gözümüzü açan, açıklamadır; bir hatanın ortadan kalkması, bize fazladan bir duygu kazandırır.
Onun üzerine bindirilmiş olan her şey, benim uydurmamdı; aşkta bizden gelen katkılar -sadece nicelik açısından baksak bile- sevilen kişiden gelen katkılardan bu kadar üstündür işte.
Bir an görünüp kaybolan bir insana ilişkin bu tür hızlı çözümlemeler, bizi fazla hızlı okumanın düşürdüğü hatalara düşürürler; bir tek heceden yola çıkarak, diğerlerini sökmeye zaman harcamadan, yazılı olan kelimenin yerine hafızamızın bize sunduğu bambaşka bir kelime koyarız.
Çünkü güzellik, meçhule açıldığını görür gibi olduğumuz yolun, çirkinlik tarafından tıkanmasıyla daralan bir varsayımlar dizisidir.
Zaten aşk, tedavisi olmayan bir hastalıktır; romatizmanın, ancak yerini sonra nöbetini andıran migren nöbetlerine bırakmak üzere hafiflediği kimi kronik hastalık eğilimlerine benzer.
Zaten bir aşkın ve unutuşa karşı mücadelesinin tarihinde, rüya, uyanıklık halinden bile fazla yer kaplamaz mı?
Yüce şeylere özlem duyan insanlardılar ve bu yüzden de, tarihi açıdan ilginç olsa da, dedikodu sayılabilecek şeylerle, genelde doğrudan estetikle veya erdemle bağlantılı olmayan herhangi bir şeyle ilgilenmeleri mümkün değildi.
İnsanları yaklaştıran şey, fikirlerin ortak oluşu değil, anlayışların akraba oluşudur. / Marcel Proust
İnsan en çok kaçtığı şeyden asla kurtulamıyor. / Marcel Proust
İki insan ayrılırken şefkatli konuşan taraf; artık aşık olmayan taraftır. / Marcel Proust
Düşüncelerin sayısı insanların sayısından çok daha azdır. / Marcel Proust
Yeni manzaralar aramak yerine yeni gözler geliştirin. / Marcel Proust
Bir başka insanla ilişkilerimizde en önemli hata kaynakları, iyi kalpli olmak veya o insanı sevmektir. Bir tebessüm, bir bakış, bir omuz yüzünden âşık oluruz. Bu kadarı yeterlidir; sonra, umut veya hüzün dolu uzun saatler boyunca bir insan imal eder, bir kişilik yaratırız. Ve ardından, âşık olduğumuz kişiyle görüştüğümüzde, karşımıza ne kadar acımasız gerçekler çıkarsa çıksın, o bakışın, o omzun sahibinden bu iyi yürekli mizacı, bizi seven kadın kişiliğini bir türlü ayıramayız; gençliğinden beri tanıdığımız bir insan yaşlandığında, gençliğini ondan ayıramayışımız gibi.”
Gilberte insan kılığındaki deve kuşlarının en yaygın türüne aitti (en azından o dönemde); bunlar görülmemek için değil, görüldüklerini görmemek için kafalarını kuma gömerler; görülmemeleri zaten imkânsızdır, görüldüğünü görmemek ise, hiç yoktan iyidir.
Mutlu yıllar kayıp yıllardır; çalışmak için bir ıstırap bekleriz. Çalışma kavramı, önkoşul olarak ıstırap kavramıyla bağdaşır; yeni bir eseri hayal etmek için öncelikle çekilmesi gereken acıları düşünürüz. Hayatta karşımıza çıkabilecek en iyi şeyin ıstırap olduğunu anladığımız zaman da, hiç korkmadan, adeta bir kurtuluşu hayal eder gibi ölümü düşünürüz.
"Aptallar bütün ülkelerde çoğunluktadır."
"İnsanların değerini ölçmekten aciz olan kişiler,onları sınıflandırmak için modanın belirlediği ilkeleri benimser."
"Doğru basamağa adım atmak,tehlkeli bir atlayışı gerçekleştirmek kadar büyük bir başarıdır."
"Dört bir yanımızda ihtimallerin sonsuz alanı uzanır;gerçek,tesadüfen karşımıza çıkacak olsa,ihtimallerin o kadar dışında yer alır ki,ani bir şaşkınlıkla,önümüze yükselen duvara çarpıp geriye devriliriz."