Güzel Sözler
Mobil uygulaması yayında
Ücretsiz

John Berger Sözleri

Sayfa İçeriği: John Berger Sözleri, John Berger Sözleri Kısa, John Berger Sözleri 2019, John Berger Sözleri Özlü, John Berger Alıntıları, John Berger Sözleri Güzel, Özlü John Berger Sözleri

Eleştirmen, roman yazarı, şair ve aynı zamanda da ressam olan edebiyat dünyasının önemli isimlerinden olan John Berger Sözlerini ve kitaplarından en güzel ve en özlü anlamlar içeren alıntıları sitemizin bu sayfasında sizler ile buluşturuyoruz.

John Berger Sözleri

Editörün Seçimi: Konu seçimi fotoğrafçının görme biçimini ortaya koyar. (John Berger)


 

Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.
Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.


“Geçmiş, mahkumu olmadığımız tek şeydir. Geçmişle dilediğimizi yapabiliriz. Yapamadığımız ise sonuçlarını değiştirmektir.”


“Koca bir büyüteçtir umut. Bu yüzden fazla ileriyi görmeni önler.”


“Önceleri emperyalizm ucuz ham madde, emek sömürüsü ve denetlenebilir bir dünya pazarı istiyordu. Bugünse hiçbir değeri olmayan bir insanlık istiyor.”


Çöp diye bir şey yoktur oysa. Kaldırıp attığımız şeylerin karşılığıdır çöplük. Ondan vazgeçemem, diyorsun. Vazgeçmek istiyorsun, ama bunu yapamıyorsun. İşte çöp oldu bile. Hem ondan vazgeçmek istemiyorsun, hem de vazgeçeceğini pekala biliyorsun. / John Berger


Şiirler öykülerden çok dualara yakındır, ama şiirde dilin ardı­na saklı, dua edilen bir kimse yoktur.


Kadın, olduğu ve yaptığı her şeyi gözetlemek zorundadır. Erkekler kadınları seyrederler, kadınlarsa seyredilişlerini seyrederler.


Reklam özünde özlem uyandırıcı bir şeydir. 


Şiir, yüreğe, yaraya, ölülere, varlığını paylaşılan öznellik alanımızda bulan her şeye seslenir.


Seven birisi için sevgiliyi görmenin hiçbir sözcük ya da kucaklayışla karşılaştırılamayacak bir bütünlüğü vardır.


Artık hiç kimse beklemeyi bilmiyor, çünkü beklemeye değecek bir şeyleri yok.


Yüzler, giysilere uyan birer maskeye dönüşmüştür. Bugün bu gelişmenin son evresini sıradan siyaset adamlarının televizyondaki kukla görüntülerinde izleyebiliriz.


Şiirin kulağına
yazıyorum sözlü olarak
hiç dile getirilmemiş
bu bilmeceleri


Kelimeler konuşan kişiyi ayakta tutarlar,
düşüşler ancak konuşmaların yokluğunda ortaya çıkar.


“Erkekler kadınlara bakar. Kadınlar seyredilişlerini seyreder.”


“Her şehrin bir cinsiyeti ve demografisiyle ilgili olmayan bir yaşı vardır. Roma kadındır. Odessa da öyle. Londra bir ergendir, yaramaz çocuktur ve bu, Dickens zamanından bu yana değişmedi. Paris’in kendinden büyük bir kadına aşık olan yirmilerinde bir erkek olduğuna inanıyorum.”


“Gördüklerimizle bildiklerimiz arasındaki ilişki asla çözülmez. Her akşam güneşin batışını görürürüz. Dünyanın ondan uzaklaştığını biliriz. Oysa bilgi, açıklama, asla gördüğümüze uymaz.”


“Güvensizliğin yaygın, toplumsal ıstırapların derin olduğu hayatlara güven veren bir sözcük vardı; evet, sevgi.”


“Paylaşmak, insana hakikat duygusunu yeniden kazandırır.”


“Çiğneyip aşacağız zamanın parmaklığını alıp ayaklarımızın altına.”


“Erkekler kadınlara bakar. Kadınlar seyredilişlerini seyreder.”


“Dinlediğim için bir hikaye anlatıcısıyım.”


“Umut bir güvence biçimi değildir; bir enerji şeklidir ve çok karanlık koşullardaki enerjinin en güçlüsüdür.”


“Her ne durumda olursa olsun, iki farklı insanın ortak noktası onları birbirinden ayıran, farklı kılan olgulardan çok daha büyük olacaktır. Ne var ki birçok sebep ve koşul, insanların bu gerçeği görmesini engelliyor.”


Bu ülkede yoksulluk sorun falan değildir. Hayattır yoksulluk. Zengin olmanın bir yolu varsa yoksul olmanın binlerce yolu vardır. / John Berger


Şiir, yüreğe, yaraya, ölülere, varlığını paylaşılan öznellik alanımızda bulan her şeye seslenir. / John Berger


Kadın, öldüğü ve yaptığı her şeyi gözetlemek zorundadır.erkekler kadınları seyrederler, kadınlarsa seyredilişlerini seyrederler. / John Berger


Nerdesin, annem?
Ölülerin asıl mekânının hiçbir yer olduğunu söylemişti birisi. Ama bu ne demek oluyor? Bizim hayatlarımızda bunun karşılığı yok. Hiçbir yerin neresi olduğunu bilmiyoruz biz


Yüz hayat yaşasam seni uyduramazdım.


Kendimizi çözümleme işleminde ölüm bir yarar sağlamaz.


Gençken bilmediğim şeyse, hiçbir şeyin geçmişi silemeyeceğiydi: Geçmiş insanın etrafına bir ölüm kozası gibi dolanır.


“Ayna, kadının kendisini her şeyden önce ve her şeyden çok seyirlik bir şey olarak gördüğünü anlatmak için konuyordu resme.”


"Görme, sözcüklerden önce gelir."


Yağlıboya resim her şeyden önce özel mülke sahibolmanın sevincini yansıtıyordu. Bir sanat türü olarak yağlıboya resim, ''neyin varsa sen osun'' ilkesinden yola çıkmıştı.


Çıplak kadın resmi yapılıyordu çünkü çıplak kadına bakmaktan zevk duyuluyordu; kadının eline bir ayna veriliyordu ve resme ''Kendine Hayranlık'' deniyordu. Böylece çıplaklığı zevk için resme geçirilen kadın ahlak açısından suçlanıyordu.


Şimdi'yi gereken açıklıkla görebilirsek geçmiş üzerine sorulması gereken soruları da sorabiliriz.


Yokluğun hiçlik olduğuna inanmaktan daha büyük bir hata olamaz. İkisi arasındaki fark bir zamanlama meselesidir. Hiçlik önce, yokluk sonradır.


Başarı, sevdiğiniz işleri ne kadar severek yaptığınız değil, Sevmediğiniz işleri nasıl bir bilinçle yaptığınıza bağlıdır.


Başarılı ve başarısız kişilerin yetenekleri arasında pek de büyük farklar yoktur. Onların arasındaki tek fark, başarılı kişilerin potansiyellerini tam anlamıyla gerçekleştirme yönünde daha fazla istek ve arzu duymalarıdır.


Bir günde yapabileceklerimizi abartıyoruz ve birkaç günde yapabileceklerimizi küçümsüyoruz.


Geçmiş içinde yaşanacak 1 şey değildir..
Eyleme geçerken içinden 1 şeyler çekip çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur..


Kitap kapandığında
sayfalar öğreniyor
ve yastık okuyor
kafanızın içindekileri


Yüzler, giysilere uyan birer maskeye dönüşmüştür. Bugün bu gelişmenin son evresini sıradan siyaset adamlarının televizyondaki kukla gösterilerinde izleyebiliriz.


Delinin talebi ya hep ya hiçtir


Düşündüklerimiz ya da inandıklarımız nesneleri görüşümüzü etkiler.


“Umut bir güvence biçimi değildir; bir enerji şeklidir ve çok karanlık koşullardaki enerjinin en güçlüsüdür.”


“Arzulanan şey belki de bu hayattaki en yakınınızın ölümsüz olabileceği hissine kapılmaktır.”


“Her ne durumda olursa olsun, iki farklı insanın ortak noktası onları birbirinden ayıran, farklı kılan olgulardan çok daha büyük olacaktır. Ne var ki birçok sebep ve koşul, insanların bu gerçeği görmesini engelliyor.”


“Fotoğrafı garip bir icat haline getiren şey, öngörülemez sonuçlarla birlikte, birincil hammaddelerinin ışık ve zaman olmasıdır.”


“Yüreklilik, tehditlere ve acılara tepki göstermenin yollarından biridir.”


Cehennem para babalarının icadıydı.


“İç içeliğimizi böyle imgeleyişimin, yalnızca kalsiyum fosfattan oluşsa da, huzur verici olması garip. Ama öyle. Seninle olduktan sonra, kalsiyum fosfat bile olmanın yeteceği bir yer düşünüyorum.”


“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir. Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”


“Düşünmenin sadece açıklık getirmeye yaradığını kabul etmedim hiçbir zaman; bir boşluğu da doldurur.”


Düzyazı şiirden daha çok güven verir, ama şiir kanayan yaraya seslenir. / John Berger


"Hamal" sözcüğünün Yunancası "metafor"dur. Bu da, ulaştırma, toplama, dağıtma meselelerinin imgelemle nasıl da derinden bağıntılı olduğunun anımsatıcısıdır.


Suret nedir? Bir insan öldüğünde kendisini tanıyanlara bir boşluk, bir uzam bırakır: Bu uzamın sınırları vardır ve ardından yas tutulan her kişi için farklıdır. ... uzam kişinin benzeyişidir, suretidir. ... Bir suret, geride görünmez biçimde bırakılan şeydir.


Arzulanmak bir kimsenin bu hayatta ölümsüzlük hissine erişmeye en yakın olduğu zamandır belki de.


Fırça nesneleri kaostan kurtarmak içindir...


İnsanın bir şeye dokunması demek , kendisini o şeyle ilişkili bir duruma sokması demektir.


Kendi geçmişinden kopmuş bir halk ya da sınıf, seçmede ve eyleme geçmede tarih içinde kendi yerini bulmuş bir sınıf ya da halktan çok daha az özgürdür, işte bunun için -tek neden de budur zaten- geçmişin tüm sanatı bugün siyasal bir sorun olarak karşımızdadır.


Sen de Yorum Yap veya Sözünü Yaz