Güzel Sözler
Mobil uygulaması yayında
Ücretsiz

Jiddu Krishnamurti Sözleri

Sayfa İçeriği: Jiddu Krishnamurti Sözleri, Jiddu Krishnamurti Sözleri Kısa, Jiddu Krishnamurti Aşk Sözleri, En Güzel Jiddu Krishnamurti Sözleri, Jiddu Krishnamurti Sözleri 2019, Jiddu Krishnamurti Sözleri Anlamlı

1900'lü yıllarda yaşayan ve en önemli düşünür, yazar ve konuşmacı olan Jiddu Krishnamurti'ye ait olan sözleri derledik. Sizler de Whatsapp, İnstagram, Facebook hesaplarınızdan En Güzel Jiddu Krishnamurti Sözlerini paylaşabilirsiniz.

Jiddu Krishnamurti Sözleri

Editör Seçimi: Hayır demek evet demekten çok daha önemlidir. Hayır demek en yüksek düşünme biçimini gerektirir. Çünkü hayır demek olumsuzlayarak düşünme anlamlına gelir yani yanlış olanı görme. (Jiddu Krishnamurti)


“Eğer siz “beni severseniz ben de sizi severim” diyorsanız bunun adı alışveriştir”


Bu denli hastalıklı bir topluma iyi eklemlenmiş olmak sağlıklı olmanın bir ölçüsü olamaz.


“Yaşamın bütününü anlamanız gerek, sadece küçük bir parçasını değil. İşte bu yüzden okumak zorundasınız, işte bu yüzden gökyüzüne bakmak zorundasınız, bu yüzden şarkı söylemek, dans etmek, şiirler yazmak, acı çekmek ve anlamak zorundasınız; çünkü tüm bunlar hayattır.” Jiddu Krishnamurti


Bir kimseyi sevmek ne demek olduğunu biliyor musunuz?Bir ağacı,bir kuşu ya da bakıp gözettiğimiz bir hayvanı sevebilir misiniz?Size hiçbir karşılık vermese,gölgesinden de yararlanamazsanız,arkanızdan da gelmese,size bağımlılık duymasa yine de sevebilir misiniz?


Taklidin, biçimciliğin olduğu yerde, çoğunluğun doğru düşündüğü varsayılan yerde adalet olamaz.


MааIesef hiç kimse ifade etmeye çаIıştığım öğretiyi tam oIarak idrak еdеmеdi.


Korku bilinmeyenden değil, bilinenenin yitirilmesinden.


Eylemlerimiz bilgi ve zaman üzerine kurulu olduğu için, insan zamanın kölesidir. Düşünce sürekli sınırlıdır,bu nedenle biz çatışma ve mücadele içinde yaşarız. Psikolojik evrim yoktur. 


İnsanlar hızla akan yaşam nehrinin yanında kendilerine küçük bir havuz kazarlar, işte o havuzda kokuşur, o havuzda ölüp giderler.


Eğitimin gerçek amacı uyandırmaktır.


Bilgi yüklü bir zihin özgür bir zihin değildir.


"..İnsanı doğru eyleme sevk eden sevgidir. Sevgi dünyaya düzen getirir. Bırakın sevgi istediğini yapsın..''


İnsan kendi düşüncelerinin farkında olduğu zaman görecektir ki düşünen ve düşünce şeklinde bir bölünme vardır.


Eylemlerimiz bilgi ve zaman üzerine kurulu olduğu için insan zamanın kölesidir. Düşünce sürekli sınırlıdır bu nedenle biz çatışma ve mücadele içinde yaşarız. Psikolojik evrim yoktur.


Her şeye başkaldırıyorum. Başka insanların kendilerini üzerimde yetke saymalarına başkaları tarafından eğitilmeye başkalarının bildiklerini bana kabul ettirmeye çalışmalarına başkaldırıyorum.


“Tüm insanlık geçmişi içimizde. Eğer insan denilen kitabı okumayı bilirseniz, başka kitaplar okumaya gerek duymazsınız.” Jiddu Krishnamurti


“Geleneklerden özgürleşerek, sadece dışsal değil, içsel olarak da, ‘olan’ı yaşadığınız ve gözlemlediğinizde, hiçbir çatışmaın olmadığı bir toplum da yaratmış olacaksınız.” Jiddu Krishnamurti


“Zekasız sevgi olamaz, köleliğe yol açar; sevgisiz zeka olamaz, diktatörlüğe yol açar.” Jiddu Krishnamurti


Bir şeyi anlamak için onu sevmemiz gerekir.


Sorun Tanrının olup olmaması değil,onu nasıl bulacağımızdır.


Tek amacım var:İnsanın özgürleşmesi;insana sınırlarını yıkmak konusunda yardımcı olmak.


Çoğumuz ikinci el insanlar haline geldik. Okuyoruz, üniversiteye gidiyoruz, büyük oranda bilgi biriktiriyoruz. Bu bilgiler başka insanların düşündüklerinden ve söylediklerinden oluşuyor. Topladığımız bilgileri başkalarının söyledikleriyle kıyaslıyoruz. Orijinal hiçbir şey yok. Yalnızca tekrar ediyoruz, tekrar ediyoruz, tekrar ediyoruz. Ve biri bize, "düşünce nedir, düşünmek nedir?" diye sorduğunda yanıt veremiyoruz.


Çoğu ebeveyn çocuklarına bozuk bir toplumda saygın bir mevki sağlayacak bazı yüzeysel bilgilerin verilmesiyle yetinir.


Öyleyse bütünüyle görmek ne demektir bunu araştırmalıyım. Hayata belli bir bakış açısıyla, ya da bende ayrı yeri olan özel bir deneyimin veya edindiğim belli bir bilginin penceresinden baktığım sürece (ki bu benim altyapım,'ben' dediğim şeydir) bütünüyle göremem.


İnsan, kеndi düşüncеIеrinin farkında oIduğu zaman görecektir ki; düşünen ve düşünce şekIinde bir böIünme vardır. GözIemIeyen ve gözIеmIеdiği, deneyimIeyen ve deneyimIediği. Sonundа bunun bir iIIüzyondаn ibarеt oIduğunu keşfedecektir. Sonra sadece saf bir gözIеm kaIacaktır, geçmişin ve zamanın göIgesini içermeyen bir kavrayış. Bu zamansız kavrayışı zihine derim, kökIü bir mutаsyon getirir. BütünseI, toptan omuzIama asıI en önemIi harеkеttir. PsikoIojik açıdan düşüncеnin getirdiği her şеy toptan omuzIandığında, yаInız оndan sonra orada aşk vardır, aynı zаmаndа merhamet ve zеka оIan.


Hаkikаt uzаktа değiI, yakında; hakikat hеr yaprağın aItında, her güIüşte, hеr göz yaşında, kişinin sözcükIerinde, duyguIarında, düşünceIerinde. Amа öyIesine gizIenmiş ki, onu görmеk için örtüsünü kaIdırmak zorundаyız. Örtüyü kаIdırmаk sahte oIаnı keşfetmektir; sahte oIanı tаnıdığınız an о ortadan kaIkar, hakikat açığa çıkar.


Hеr şeye bаşkаIdırıyorum. Başka insanIarın kendiIerini üzеrimdе yetke sаymаIаrınа, başkaIarı tarafından eğitiImeye, başkaIarının biIdikIerini bаnа kаbuI ettirmeye çаIışmаIаrınа bаşkаIdırıyorum. Kеndim buImadıkça hiçbir şeyi doğru kabuI etmiyorum. BaşkaIarının benden fаrkIı düşünmesine karşı dеğiIim, аmа оnIarın bаnа düşünceIerini, yaşamIa iIgiIi görüşIerini zоrIa kabuI ettirmeye çaIışmaIarına katIanamıyоrum. Daha küçük bir çocukken de başkaIdırıyordum. DinIiyоr, izIiyоr, ama bir yandan da sözIerin yаnıIsаmаsının аrdındаki hakikati arıyordum.


Bayım, vurgulamak istediğim şu ki acı çekmek, anlaşılmadığı zaman zihni ve kalbi durgunlaştırıyor; acı çekmeyi anlamıyoruz çünkü ondan kaçmak istiyoruz- guru, kurtarıcı, mantralar, reenkarnasyon, fikirler, içki ve her türlü tiryakilikle, var olan’dan kaçmak için ne olursa...


Tutkulu bir zihin, hoşnutsuzluğunu kapatacak bir şey bulup sonra uykuya dalacağı yerde soruşturur, araştırır, bakar, talep eder. Tutkulu bir zihin arar, yoklar, gelenekleri sorgular; o kararını almış, varacağı yere varmış bir zihin değil, sürekli bir yerlere giden genç bir zihindir.


Ne olmaya eğitiliyorlar? İnsan olarak ne olacaklar? Orta derecelik, kendini en yüksek siyasal yapıdan en yüksek dini kuruluşa kadar her yerde kabul ettirdi. Bu modele uymak için mi eğitiliyorlar? Hiçbir tutkuları olmayan, kendisiyle ve dünyayla çatışan orta dereceli insanlar mı olacaklar? Bu gerçekten kendinize sormanız gereken ciddi bir soru. Bu yoğunlaşmış, saldırgan, rekabetçi insan, var oluşumuza yeni bir düzen getirebilir mi? 


İnsanın içinde bütün dünya vardır ve eğer nasıl bakman ve öğrenmen gerektiğini bilirsen, kapı orada ve anahtar elindedir. Yeryüzünde senden başka hiç kimse ne sana o anahtarı verebilir ne de o kapıyı açabilir


Dünyayı ve dünyadaki şeyleri sevmediğimiz, onlardan yalnızca yararlandığımız için yaşamla bağımızı yitirdik. Şefkat duygumuzu, duyarlılığımızı, güzel şeylere tepkimizi yitirdik; doğru ilişkinin ne olduğunu ancak bu duyarlılığın yeniden kazanılmasıyla anlayabiliriz.


Bilgi yüklü bir zihin özgür bir zihin değildir.


İnsan duygusal belleğinde kayda geçmiş “anı”ları tekrar tekrar hatırlayarak acı çeker. Bu yüzden de geçmişte yaşar. Geçmiş ve Gelecekte yaşayan kişi de an’a dikkatini veremez. An’da kendisini, “şimdi ve burada” yaşayamaz. Farkındalık ışığını an’a yöneltemeyen kişi, bir an sonra geçmiş olacak anların karanlığında kalmaya kendisini mahkûm eder. İşte bu karanlık, Cehaleti, bencilliği, bağımlılığı doğurur. An’da tüm farkındalığımızla dolu dolu yaşadığımızda hiçbir eksiklik kalmayacağı için bir an sonra “geçmiş” olacak bu an, eksikliği tamamlamak için bizi kendisine geçmişe doğru çekmez. Ve biz yeni bir An’ı deneyimlemek üzere tümüyle Özgür oluruz.

 

Dünyadaki akademik derecelerin tümüne sahip olabilirsiniz fakat kendinizi tanımıyorsanız, aptal birisiniz demektir.
Kendini tanımadan yalnızca sınavları geçmek için bilgi toplayıp notlar tutmak aptalca bir varoluş biçimidir. Bhagavad Gita'dan, Upanishadlar'dan, Kuran' dan ya da İncil' den alıntılar yapabilirsiniz; fakat kendinizi tanımadığınız sürece kelimeleri tekrar eden bir papağandan farkınız olmaz.


Mutluluk, peşinde koşulacak bir şey değildir; 
o gelir.Ama onu ararsanız sizden kaçar.


İlişki kendimizi olduğumuz gibi gördüğümüz bir aynadır.


Hakikat uzakta değil yakında hakikat her yaprağın altında her gülüşte her gözyaşında kişinin sözcüklerinde duygularında düşüncelerinde. Ama öylesine gizlenmiş ki onu görmek için örtüsünü kaldırmak zorundayız. Örtüyü kaldırmak sahte olanı keşfetmektir sahte olanı tanıdığınız an o ortadan kalkar hakikat açığa çıkar.

 

“Her an, anda yaşanırsa anılara dönülmez.” Krishnamurti


“Eğitimin işlevi, sizin çocukluktan başlayarak, başka birisine benzemeye çalışmak yerine, sizin kendiniz olmanızda size yardımcı olmak olmalıdır.” Jiddu Krishnamurti


“Bir öğretmen öğrencileriyle her sabah iyilik, güzellik ve sevginin doğası üzerine konuşuyordu. Bir sabah, tam konuşmasına başlarken, pencere pervazına bir kuş kondu. Bir süre şakıdı ve uçtu. Öğretmen öğrencilerine şöyle dedi: Bu sabahki konuşmamız sona erdi.” Jiddu Krishnamurti


Eylemlerimiz bilgi ve zaman üzerine kurulu olduğu için,insan zamanın kölesidir.Düşünce sürekli sınırlıdır,bu nedenle biz çatışma ve mücadele içinde yaşarız.


Huzur aklın ürünü değildir; buna rağmen onları gözlemlediğinizde organize dinlerin akıl yoluyla huzuru bulma çabası içinde olduklarını görürsünüz. Savaş ne kadar yıkıcı ise gerçek barış, gerçek huzur da o kadar yaratıcı ve saftır ve insanın huzuru bulabilmesi için güzelliği bulması gerekir, işte bu nedenle henüz gençken çevremizdeki güzelliğin, uygun orantılarla yapılmış binaların güzelliğinin, temizliğin güzelli­ğinin, ileri gelen kişilerle sakin konuşmanın güzelliğinin farkına varmanız çok önemlidir. Güzelliği anlamak suretiyle sevgiyi öğreniriz, çünkü güzelliği anlamak kalbin huzurlu olması demektir.


Bir Tanrının ya da hakikatin ya da gerçekliğin -ya da her ne derseniz- olup olmadığı sorusu kitaplar, rahipler, filozoflar ya da kurtarıcılar tarafından asla cevaplanamaz. Sizden başka hiç kimse ve hiçbir şey bu soruyu cevaplayamaz, işte bu yüzden kendinizi tanımanız gereklidir. Toyluk ancak kendinden tamamen bihaber olmaktan doğar. Kendini anlamak bilgeliğin başlangıcıdır.


GözetIeyen gözetIenendir.


Kendi iç dünyası karmaşa içersindeyken düzenden konuşan bir öğretmen yalnızca ikiyüzlü olmakla kalmaz ki bu bile çatışma demektir öğrenci de bu ikiyüzlülüğün farkına varacaktır ve bu yüzden söylenene en ufak bir dikkat vermeyecektir. Eğer öğretmen anlayışında sabitse öğrenciler tam bu özelliğini alacaklardır. Eğer bir kimse tamamıyla dürüst ve açıksa bu dürüstlük ve açıklığı diğerlerine aktarır.


Kal­bimizi zihne ilişkin şeylerle, sanılarla, fikirlerle, duyularla, inançlarla doldurmuşuz; bunların çevresinde yaşarız ve se­veriz. Ama bu sevgi midir?


Sadece sessizce dinleyin... Neden oynamak zorunda olduğunuzu, neden yemek yemek zorunda olduğunuzu, neden nehre bakmak zorunda olduğunuzu, neden zalim olduğunuzu sormuyorsunuz, değil mi? Bir şeyi yapmak istemediğinizde başkaldırıyor, neden yapmak zorunda olduğunuzu soruyorsunuz. 
Ama okumak, oynamak, gülmek, zalim olmak, iyi olmak, nehri, bulutları görmek, tüm bunlar hayatın parçalarıdır; ve okumayı ... bilmezseniz, yürümeyi bilmezseniz, bir yaprağın güzelliğini takdir edemezseniz, yaşamıyorsunuz demektir. Yaşamın bütününü anlamanız gerek, sadece küçük bir parçasını değil. îşte bu yüzden okumak zorundasınız, işte bu yüzden gökyüzüne bakmak zorundasınız, bu yüzden şarkı söylemek, dans etmek, şiirler yazmak, acı çekmek ve anlamak zorundasınız; çünkü tüm bunlar hayattır.


Unutmayın ki yalnız değilsiniz ve hiçbir zaman da olmadınız.
O içinizdeki sihirli güç sizi her türlü sıkıntının üzerine çıkaracaktır.


Sen de Yorum Yap veya Sözünü Yaz