Sayfa İçeriği: İclal Aydın Sözleri, İclal Aydın Sözleri Resimli, İclal Aydın Sözleri İnstagram, En Güzel İclal Aydın Sözleri, İclal Aydın Sözleri 2020, İclal Aydın Sözleri Facebook
Nevşehir doğumlu olan ünlü sanatçı İclal Aydın Sözlerini bu sayfamızda sizler için hazırladık. Sizler de beğendiğiniz En Güzel İclal Aydın Sözlerini İnstagram, Tumblr, Facebook gibi hesaplarınızdan paylaşabilirsiniz.
Editörün Seçimi: Zenginlik, varlığından mutluluk duyabildiğin her şeydir. (İclal Aydın)
Acaba uzakta olması mıdır onun en büyük cazibesi? Mesafe midir acaba onu her an özlenen bir düşe çeviren?
Gözlerimin rengi derdin, hani beni severdin, sen nasıl gittin?
”İşte böyle sevgili. Biz artık seninle haritada iki küçük su lekesi, Hiçbir nehir kavuşturamaz bizi.”
İnsan, kollarının direnme gücü tükendiğinde vazgeçiyor bir şeylerden...
Bir tercihte bulunuyor...
Ya annesini seçiyor ya da karısını.
Ya karısını seçiyor ya da sevdiğini.
Ya sevdiğini seçiyor ya da çevresini...
O vahşi sular alıp götürüyor bir şeyleri.
Yanımda mutsuzsan eğer, benden uzakta mutlu ol…” diyebilecek kadar seviyorum seni.
Kırılgan olmak iyidir, hala içine kan akan bir kalp taşıyorsunuz demektir.
Karlı bir akşamdı Ankara'da;
Son kez elele yürümüştük,
Bitmesin istediğimiz yola.
Kısacık beraberliğimizin bütün anılarını sığdırmıştık.
Yazarsın bana demiştin.
Bende yazarım sana sık sık.
Aslında… Senin adın bile geçmedi. Ama. Ben seni hiç unutmadım. Birini sevmeye beni benden daha iyi kimse ikna edemez, biliyor musun? Susmak da aşkın yollarından biriymiş. Bunu öğrendim. İclal Aydın
Sadece ‘sevilmek’ harekete geçirir donmakta olan bir kalbi. Ve hızla çarpan bir kalptir her seferinde,dünya üzerindeki onca güzel şeyin sebebi. Yani, sızlayan yerinden sevmeye başlamalı bir insanı. Sevdiği kadar da sevilmektir zaten bir acının yara bandı.
İşte böyle sevgili. Biz artık seninle haritada iki küçük su lekesi, Hiçbir nehir kavuşturamaz bizi.
Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı aksam güneşi. Onca zamanın içinde eskimeyen bir düşüncesin şimdi.
İhanet bağışlanamaz, Geçiştirebilir belki ama iğrenç yüzü, Belleğe o kadar derin çizgilerle kazınır ki, Unutmak için ölmek gerekir.
Aşk; vazgeçmektir gözlerinden.Geceleri ansızın nedensiz uyanmaktır uykularından, usul usul ağlamaktır. Aşk; birgün anahtarın ters döneceğine inanıp ışığa kavuşmayı özlemektir. Aşk; buralardan öylece çekip gitmek ve sonunda kendine bir gül vermektir. Acını içine alıp, göz damlalarını tutup, güçlü olmaya çalışmaktır.
Karıncanın bile rızkını veren Allah'ım, kimin hakkını kimde bırakmış ki?...
Ah babam! Özledim seni!
Bir evi ev yapan, içindeki sesler ve yemek kokularıdır. Sesler azaldıkça, pişen yemekler de azalıyormuş meğer...
Ne garip bir çocukmuşum. Sevmeye ve sevilmeye karar verilir sanıyordum..
İyi bildiğini düşündüğün hikayenin bile en önemli yerinden habersizsin işte...
Canına acımayan cananına acımazmış...
”Kırılgan olmak iyidir. Hala içine kan akan bir kalp taşıyorsunuz demektir.”
”Zenginlik varlığından mutluluk duyabildiğin her şeydir.”
”Seçtiğimiz hayatlar mı bunlar.. seçtiklerimiz mi? Bunca yokluk, bunca kırıklık, bunca acı, seçtiklerimiz evet.”
”Seni özlemek, üşümek gibidir soğuk bir akşam üstü, yağmurun altında yürümek gibi sırılsıklam, titreye titreye. Sıcak bir yer bulup sığınmak istersin ya hani, öyle ihtiyacım var işte, yüreğine sığınıp, nefesinde ısınmaya.”
”Her hikaye biriciktir, biliyorsun. Ama her hikayenin kanı kendi damarları içinde akarken başkalarının rüzgarını, yağmurunu ve ne yazık ki kurşununu da isabet alır kimi zaman.”
Farkında mısınız, bazen aynı hımbıl soruları sorarken yakalarız kendimizi. Senin gözlerin niye öyle bakıyor? Seni daha iyi görebilmek için yavrum. Bu cevabı yıllardır duyarız da bazılarımız hala kurtla babaanneyi ayırt edemeyiz.
Bu ülkenin bazı kadınlarını anlatmak zordur. Anlatılamadıkları için, her karede başka kadın olurlar. Ya da on binlerce kadındır aslında ve bu yüzden anlatılamazlar.
HAYAT... Kendimizi sevmek ve bulmak oyunu...
Aşkta mesele şu ki... O dönme dolap, adı üzerinde, dönüyor... Yükseliyor... Alçalıyor... Ama sen hep en tepedeki halini anımsıyorsun...
Yokluğunun soğuğunda üşümektense varlığının ateşinde yanmak isterdim…Üşüyerek yanmayı yanarak üşümeyi yazık ki ben senden öğrendim.
Artık öğrendim ki; kimi sevdiğin önemliymiş. Uzun yolu göze alamayana kelebek olunmazmış. Nefesi yetmeyenle dipte hazine aranmazmış. Aşkın ibadetini bilmeyene bayram bağışlanmazmış.
Acaba uzakta olması mıdır onun en büyük cazibesi..? Mesafe midir acaba onu her an özlenen bir düşe çeviren..?
Aşk, bir gün anahtarın ters döneceğine inanıp ışığa kavuşmayı özlemektir.
Aşkta mesele şu ki, o dönme dolap adı üzerinde, dönüyor. Yükseliyor, alçalıyor, ama sen hep en tepedeki halini anımsıyorsun.
Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı aksam güneşi. Onca zamanın içinde eskimeyen bir düşüncesin şimdi.
İki türlü dil yarası vardır: Birincisi kendi dilinde şarkı söyleyip ağıt yakamamanın açtığı hançer yarası, İkincisi ise sevdiklerinden dökülen sözlerin bıraktığı kağıt kesiği.
Sadece sevilmek harekete geçirir donmakta olan bir kalbi. Ve hızla çarpan bir kalptir her seferinde, dünya üzerindeki onca güzel şeyin sebebi. Yani sızlayan yerinden sevmeye başlamalı bir insanı. Sevdiği kadar da sevilmektir zaten bir acının yara bandı.
Meğer sanaymış yolculuğum. Burgun kendime neden yasadığımı sordum; bir anlamı olmalıydı basımdan gecen onca şeyin; bir karşılığım olmalıydı hayatta. Bu soruyu sorduğumda kendime yirmi üç yasındaydım.
Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı aksam güneşi. Onca zamanın içinde eskimeyen bir düşüncesin şimdi İclal Aydın
Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi; insan hergün anımsar mı aynı gözleri? İclal Aydın
Sadece ‘sevilmek’ harekete geçirir donmakta olan bir kalbi. Ve hızla çarpan bir kalptir her seferinde,dünya üzerindeki onca güzel şeyin sebebi. Yani, sızlayan yerinden sevmeye başlamalı bir insanı. Sevdiği kadar da sevilmektir zaten bir acının yara bandı. İclal Aydın
Sen en çok beni severdin ya.
En çok beni köle yapmışsın kendine.
Önceden olsa bırak gitsin, aşk tek kişilik derdim. Kimi sevdiğin önemli değil, önemli olan sevme becerin derdim… Artık öğrendim ki; kimi sevdiğin önemliymiş. Uzun yolu göze alamayana kelebek olunmazmış. Nefesi yetmeyenle dipte hazine aranmazmış. Aşkın ibadetini bilmeyene bayram bağışlanmazmış.
Her hikâye biriciktir, biliyorsun. Ama her hikâyenin kanı kendi damarları içinde akarken başkalarının rüzgârını, yağmurunu ve ne yazık ki kurşununu da isabet alır kimi zaman.
Kırılgan olmak iyidir. Hala içine kan akan bir kalp taşıyorsunuz demektir.
Özlemin, yoksunluğun ya da tadılmamış sevincin nesnesi değişebilir.
İnsan bu yüzden ağlıyordu. Sevenleri kendisini yaraladığı ve kendisini yaralayanları sevdiği için ağlıyordu.
Karşınızdaki sizi hayatında nereye koyuyorsa siz de onu oraya koyacaksınız. Ne eksik, ne fazla.
Sahip olduklariniza sevinin. Kiyasiniz kendinizden zenginlerle olursa herzaman mutsuz yasarsiniz...
Bir insanın yumruğu kadardır kalbi, derler. Demek ki kalbin kadar insansın. Avucunun içine düşen kalp kadar merhametin...
İçini çekti. Bir insan yaşadığı süre içinde kaç kez içini çeker acaba? Durup dururken? Camdan bakarken? Bir fotoğrafı bulmuşken, örgü örerken, öylece otururken? Ne çok şeyin özetidir aslında iç çekmek...
İşte öyle içini çekti.
Bir kadına en çok yakışan aşk işareti... Durmaksızın, nedensiz tebessüm etmesine neden olan o dudak kelebekleri... İki yanda, arsız, tazecik, güzeller güzeli iki kelebek... Bir kadın sevildikçe daha çok kanat çırpan kelebekler...
"Allah'ın hikmetinden sual olunmaz."
Burada herkesi tanırsın, herkes seni tanır. Ama yine de yabancısın. Yabancı ve yapayalnız..
”Acaba uzakta olması mıdır onun en büyük cazibesi? Mesafe midir acaba onu her an özlenen bir düşe çeviren?”
”Umarım uzun bir yoldur bu. Ve umarım bugüne dek karşımıza çıkanlardan ibaret değildir yaşam ve yaşamı yaşam kıldığına inandığımız.”
”Aşk ve diğer heyecanlar yaşam devam ettiği sürece bitmiyor elbette. Ama insanın kalbi bir daha 17 yaşında ki gibi çarpmıyor. Hiçbir göz rengi 17 yaştaki gibi zihninizde leke bırakmıyor. Hiç bir el 17 yaştaki gibi terlemiyor. Hiç bir şarkı 17 yaştaki gibi sadece sizin olmuyor. 17 yaşını geçmiş herkes biliyor ki, insan bir daha 17 olmuyor.”
”Masallar hep o renkte ve aynı inandırıcılıkta kalmalıydı kalbimizde. Bir şey oldu, bir yerlerde. Büyüdük mü küstük mü birşeylere ne; inanmaz olduk masallara.”
”Önceden olsa bırak gitsin, aşk tek kişilik derdim. Kimi sevdiğin önemli değil, önemli olan sevme becerin derdim… Artık öğrendim ki; kimi sevdiğin önemliymiş. Uzun yolu göze alamayana kelebek olunmazmış. Nefesi yetmeyenle dipte hazine aranmazmış. Aşkın ibadetini bilmeyene bayram bağışlanmazmış.”
”Susmak da aşkın yollarından biriymiş. Bunu öğrendim. Susulmuş çok aşkım yok ama aşktan sustuğum çok hikâyem var desem…”
Anne karnında her şeyden ve hepsinden evvel kalbin, sonra omuriliğin beliriyor. Ardından tomurcuk açıyor ellerin.
Bir insanın yumruğu kadardır kalbi, derler.
Demek ki kalbin kadar insansın.
Avucunun içine düşen kalp kadar merhametin..
Fırtına herkesin başında eser ama sadece bazılarının çiçekleri dökülür.
Sana güzel bir yaz günü gelmiştim, karlı bir sabahta gidiyorum. Beş mevsim yaşamışız beraber, beş mevsim bir iç denizi karartmaya yetti.
Aklıma her düşüşünde yüreğimde öyle bir deprem oluyor ki bütün duygularım yıkılıyor geriye büyük bir enkaz kalıyor. Yıkılmayan tek bir duygu buluyorum ardından ki bu hep aşk oluyor ve sadece sana koşuyor.
İşte böyle sevgili; Biz artık seninle haritada iki küçük su lekesi gibiyiz hiçbir nehir kavuşturamaz bizi.
İhanet bağışlanamaz, geçiştirebilir belki ama iğrenç yüzü, belleğe o kadar derin çizgilerle kazınır ki, unutmak için ölmek gerekir.
Hayat herkese eşit davranmadığı gibi seçtiklerine de ufak tefek oyunlar oynayabiliyor.
Nefesi yetmeyenle dipte hazine aranmazmış. Aşkın ibadetini bilmeyene bayram bağışlanmazmış.
Ah nasıl eskiyor her şey anne nasıl eskiyor. Eskilerimi de atmaya kıyamıyorum. Seni çok özlüyorum bana yasakladığın bahçeler sana da mı uzaktı hep? Gidemeyişine ağladın mı sende? Ne zaman eskiyor sevgiler, ödenen bedellerin acısı geçince mi? İşte böyle kalbimde bir acı.
Öğrendiğim çicek adlarına yenilerini ekledim, En çok fesleğeni, çoban heybesini, aksam sefasını sevdim. Seni beklerken çok sey öğrendim.
Saçlarını izliyordum uzaktan; kulağının arkasına düşüşü ve burnun herkesten başkaydı işte.
Çocukken bir tek ince hastalıktan ölünür sanırdım. Dilini ve yönlerini bilmediğim bir ülkede Metroların rüzgârında anladım hasretten de ölünebileceğini ve gördüğüm her boş alana eksiksiz çizebileceğimi özlediğim her bir şeyi. Beni yabancı sayarken aslında bana yabancıların yüzlerinde tanıdım kendimle bir başıma kalmayı. Çocukken bir tek ince hastalıktan ölünür sanırdım. Hasretten de ölünürmüş anladım.
Karlı bir aksamdı Ankara da
Son kez elele yürümüştük
Bitmesin istediğim yola kısacık beraberliğimizin bütün anılarını sığdırmıştık.
Benim 'keşke 'lerim zift gibi bir yol kalbimde. Ve biliyorum ki, yaşadığımca duracak o yol...
İnsan istemeden en çok sevdiğine zulmediyor...
... Umut etmek sadece acıyı uzatıyor.
Yolculuk... ne güzel kelime.. ne umut dolu, ne sürprizlere gebe bir kelime
Sana baktığım zaman gördüklerim bir zamanlar sakladıklarıma çok benzeyen sıyrıklar aslında ..
Bir kadına en çok yakışan aşk işareti... Durmaksızın, nedensiz tebessüm etmesine neden olan o dudak kelebekleri... İki yanda, arsız, tazecik, güzeller güzeli iki kelebek... Bir kadın sevildikçe daha çok kanat çırpan kelebekler..
Bir şarkı tuttum sevgilim bir kapı açtım ikimize ikimiz çokmuşuz meğer bu resme. Kapatmadan bu kapıyı yine de, bu yaralar bereler sanadır bileler.
Böyle bakınca, hep birlikte başlayacağımız operasyona benziyor aşktan konuşmak.
"Bir insanın yumruğu kadardır kalbi, derler. Demek ki kalbin kadar insansın. Avcunun içine düşen kalp kadar merhametin..."
"Bu kadın hiç yeterince sevilmemiş, diye düşündüm. Kıymeti hiç bilinmemiş. Kim bilir hangi öküzler nasıl üzdüler bu kadını?"