Sayfa İçeriği: Henri Bergson Sözleri, Henri Bergson Sözleri 2020, Henri Bergson Sözleri Kısa, Güzel Henri Bergson Sözleri, Henri Bergson Sözleri Facebook, Özlü Henri Bergson Sözleri, Henri Bergson Sözleri Twitter
Henri Bergson 20. yüzyıl için önemli filozof adamlarından bir tanesidir. Bu içeriğimizde Henri Bergson Sözleri arasından beğendiklerinizi Twitter, Facebook gibi mecralarınızdan paylaşabilirsiniz.
Editörün Seçimi: Kişilik kendi öz düşmanını kendi öz yuvasında barındırır. (Henri Bergson)
Filozofların çoğu insanı "gülmeyi bilen hayvan" olarak tanımlamışlardır.
Ben yeryüzündeki hayatın bütün evrimini hayat hamlesinin bir çabası, ürünü gibi görüyorum. Bu çabanın amacı kendini olabildiğince maddenin kulluğundan kurtarmak ve sonuç olarak kendi özgürlüğünü yaşamaktır. Nitekim hayat hamlesi amacına hayvanlar silsilesinde ulaşamayınca, maddeyi yaratıcı bir bilince eriştirinceye kadar uğraşmış ve nihayet bu bilince, insanda bedenleşmiş bir özgürlük olarak kavuşmuştur. / Henri Bergson
Gözler sadece zihnin algılamaya hazır olduğu şeyleri görür. / Henri Bergson
İster edebiyat olsun ister bilim, her konuda verdiğimiz eğitim sözel olarak kalmıştır. Peki ama Öğrencileri metodlar konusunda da eğitmemiz daha iyi olmaz mıydı? O zaman bu metodlar derhal uygulamaya dökülür, gözlemler, deneyler yapmaları, yeni icatlar bulmaları konusunda teşvik edilmiş olurlardı.
Nasıl da dikkatle dinlerlerdi bizi! Söylemek istediklerimiz nasıl da iyi anlaşılırdı o zaman!
Zira bir çocuk her zaman için, bir araştırmacı ve bir kaşiftir..
Bir hareket adamı gibi düşün, bir düşünce adamı gibi hareket et.
Kişilik, kendi öz düşmanını kendi öz yuvasında barındırır.
İçinde yaşanılan an, geleceği kemiren geçmiştir.
Öyleyse tecrübe yanılıyor.
Olmak, tesir etmektir.
Zenci kıyafet değiştirmiş bir beyazdır
"Bir insan toplumunun ahlakı, aslında diliyle karşılaştırılabilir."
Daha ileri gitmeden önce, bir anlığına duralım ve etrafımıza bakalım.
Çekingen insan, bedeninden tedirgin olup da onu çevresinde bırakacak bir yer arayan bir kişi izlenimi verir.
Her şey öyle olup bitmektedir ki, evren adını verdiğim bu imgeler bütününde, -örneğini bedenimin sağladığı- bazı özel imgelerin aracılığı olmadan gerçekten yeni hiçbir şey meydana gelemez.
Zaman cömert davranırsa, her şey hayat için mümkündür. / Henri Bergson
Felsefe, saf bir biçimde kendimize ve etrafımıza bakma kararımızdan başka bir şey değildir. / Henri Bergson
Eleştirinin genel kaynağı olan konuşmada, kesin olan hiçbir şey bulunmaz.
Karşılıklı konuşma aracılığıyla teati edilen fikirler nereden gelir? Sözcüklerin önemi nedir?
Toplumsal yaşamın edinilmiş ve başkalarına da aktarılabilecek bir alışkanlık olduğuna inanmamak gerekmektedir.
Ya felsefe mümkün değildir ve şeyler üzerine bütün bilgimiz onlardan edinilecek bir faydaya yönelik pratik bir bilgidir ya da felsefe objenin içine bir sezgi çabasıyla kendimizi yerleştirmekten ibarettir.
Sayısı ne kadar çoğaltılırsa çoğaltılsın, durak noktalarıyla hareketliliği kuramayız; oysa ki kendimizi hareketliliğe verirsek, ondan düşünce yoluyla istediğimiz kadar çok sayıda durak çekip çıkarabiliriz. Bir başka deyişle, sabit kavramların, bizim düşüncemiz tarafından hareketli realiteden çekip çıkarılabileceği anlaşılır; reel olanın hareketliliğini, kavramların sabitliğiyle yeniden tesis etmenin hiçbir vasıtası yoktur.
İnsanlık dışında hiçbir şey gülünç değildir.
Bilim için popülerite neyse mistisizm için din odur.
İnsan toplumlarının ve bireysel kaderin evriminde olduğu gibi, hayatın evriminde de en büyük başarıları, en ağır tehlikeleri göze alanlar elde etmiştir.
Eğer yalnız ve diğer insanlardan yalıtılmış hissediyorsanız gülünç olandan keyif almanız mümkün değildir.
Fikrin, her an değişmesi gerekir. Çünkü değişim yoksa hayat da yoktur.
"Ne kadar yalın olursa olsun her an değişmeyen bir ruh durumu yoktur. Süre bundan ibarettir."
Sadece akıllarıyla hareket eden bir insan topluluğunda muhtemelen kimse ağlamazdı ancak yine de gülenler olabilirdi.
Ruh inceliğinden mahrum bir düşünüşün olabilmesi mümkün değildir ve ruh inceliği de önsezinin zekaya yansımasından başka bir şey değildir.
Gelişigüzel ya da dinsel törenlerin ciddi olan konularını unuttuğumuz anda, bunlara katılanlar bize devinen kuklalar gibi görünürler...
Yaşamak hareket etmektir.
Dış dünya tarafımızca bir rüyadaymışız gibi algılanır, bu rüya her akıl için müşterektir ve bu nedenle insanlar, arasında yaşadıklarını düşündükleri maddi şeylerden bahsedince birbirlerini anlarlar.
Hayalgücünün mantığı biraz rüyanın mantığına benzer fakat rüya derken, bireysel fantezinin kaprisine terk edilmemiş, tüm toplum tarafından görülen rüyayı kastediyoruz. Bu mantığı yeniden kurgulamak için özel türden bir çaba gerekir: Muntazam biçimde üst üste binmiş yargılardan ve iyice yerleşmiş fikirlerden oluşmuş dış kabuğu kaldırmak ve bir yeraltı su tabakası misali, benliğimizin derinlerinde, iç içe geçmiş imgelerin kesintisiz akışını gözlemlemek gerekir. Bu imgelerin yorumlanışı rastgele olmaz. Yasalara, daha doğrusu alışkanlıklara riayet eder. Mantık için düşünce neyse hayalgücü için de alışkanlıklar aynı şeydir.
Tüyleri yarıyarıya kırılmış bir köpeğe, çiçekleri yapay olarak boyanmış bir çiçek bahçesine, ağaçları seçim afişleriyle donatılmış ormana güleriz.
Düşünmek değil gülmek insanı hayvandan ayıran en önemli özellik...
Gülme her şeyden önce bir düzeltmedir.
Tümüyle insana özgü olanın dışında komik yoktur.
Sokakta koşan bir adam ayağı takılıp düşse, geçenler güler. Canı ansızın yere oturmak istedi diye düşünülebilseydi, sanırım kimse gülmezdi. İstemeden yere oturduğu için gülünmektedir. Öyleyse bizi güldüren, adamın ansızın durum değiştirmesi değil; bu değişiklikteki istem dışı olan şeydir, beceriksizliktir.
Öte yandan, belli bir toplumun törelerine, düşüncelerine bağlı olduğu için, birçok komik etkinin bir dilden bir başka dile çevrilemeyeceği az mı belirtilmiştir?
İyi kulak veriniz gülmeye: O, iyi çıkmış, net, ama kesilmiş bir sese benzemez; gitgide yankılanarak uzamak isteyen, bir patlama ile başlayıp dağlardaki gök gürültüleri gibi gürlemelerle süregelen bir şeydir. Ama bu yankılanmanın alabildiğince uzaması gerekmez; istenildiği kadar büyük bir daire içinde yol alabilir, ne var ki bu ne de olsa kapalı bir dairedir.
Tıpkı bir karıncanın karınca yuvası için örgütlenmiş olması gibi insan da şehir yaşamı için örgütlenmiş durumdadır.
Dizayn olmaksızın gölgenin ve rengin ne anlamı vardır ki. Gerçek anlamıyla zekadan önce hareketin ve yapının algılanması gelmekte, okunan sayfada da noktalamakta işaretleri ve vurgular bulunmaktadır.
"Kırmızı bir burun boyanmış bir burundur", "Zenci kılık değiştirmiş bir beyazdır" önermeleri düşünce yürüten usa göre saçma sapan şeyler, yalın imgeleme göre ise çok kesin gerçeklerdir.
Toplumsal yaşamın edinilmiş ve başkalarına da aktarılabilecek bir alışkanlık olduna inanmamak gerekir.
Komik bilinçdışıdır.
Bir duygu ki dile gelmez bastırılıyor, sonra yeniden ifade ediliyor; ağızdan dökülüveren bir dizi sözcük, önce tutuluyor ama arkası gelmeye devam ediyor.
Pek çok dram güldürüye dönüşecektir.
Ölü bir adam ölmüş bir adamdır ama ihmal edilmiş bir formalitenin tüm hekimler camiasına zararı dokunur.
İnsan komiğin tadını tek başına alamaz. Öyle görünüyor ki gülmenin bir yankıya gereksinimi var.
Eşya ve varlıkların bireyselliği maddi bir faydası olmadıkça daima gözümüzden kaçıyor.
Yaşama tüm ciddiliğini bizim özgürlüğümüz kazandırır. Olgunlaştırdığımız duygular, içimizde gizlediğimiz tutkular, düşünerek karar verip uyguladığımız eylemler, kısacası, bizden gelen, tümüyle bizim olan şeyler...
Tarih tekerrür etmez, varlığımızın tamamen özdeş bir anı yoktur.
"Öyle görülüyor ki her şey sanki kararsız ve seyyal bir varlık, buna isterseniz insan yahut üstün-insan deyiniz kendisini gerçekleştirmeyi arıyor."
Gülmenin heyecandan daha büyük düşmanı yoktur.
“İçinde yaşanılan an, Geleceği kemiren geçmiştir..”
Kendini soyutlayan herkes alaya alınma riskiyle karşı karşıyadır çünkü gülünçlük büyük oranda, tam da bu soyutlanmadan gelir. Gülünç olanın çoğunlukla adetlere, fikirlere -kestirmeden söyleyelim- bir toplumun önyargılarına bağlı oluşu da böylece bir açıklamaya kavuşur.