Sayfa İçeriği: Duygu Asena Sözleri, Güzel Duygu Asena Sözleri, Duygu Asena Sözleri 2020, Duygu Asena Aşk Sözleri, Duygu Asena Ünlü Sözleri, Duygu Asena Sözleri Facebook, Duygu Asena Sözleri Etkileyici
Türk gazateci olan ve aynı zamanda yazarlık da yapmış olan Duygu Asena Sözleri bu sayfamızda yer almaktadır. Hoşunuza giden Güzel Duygu Asena Sözlerini sosyal mecralarınız üzerinden paylaşabilirsiniz.
Editörün Seçimi: Mutlu olmadığın ortamdan kaç git. Bunun için de güçlü ol, kendi kendine yet! (Duygu Asena)
Bütün kadınları karşıma alıp haykırmak istiyorum. Sevginin bittiğini görün ve ondan sonra onlardan sevgi ve şefkat dilenmeyin artık, vermezler, veremezler!
Bazen sözcükler gerçekten yetersiz.
Bitmiş bir sevgiyle nasıl yaşanır?
"Dostluk da, saygı da eşitlikle olur, anlamıyor musunuz? Eşitliğin olmadığı yerde ikisi de yok."
İki insan birbirini istedikten sonra, hiç önemi yok, sen de beni tanımaya çalış, istersen beni al. Beni eğit, bana öğret, benim de sana öğreteceklerim vardır inan. Önemli olan iki kişinin birbirini istemesi değil mi?
Bir kez ve çok güçlü acı çekmek, yaşam boyu kronikleşmiş acıyı çekmekten daha kolaydır.
Bu ülkede özellikle kadınlar hep kaderlerine razı oldu. Savaşmak diye bir olay akıllarının ucundan geçmiyor.
Herkes... Herkes... Herkes yüzünden kendimizi yaşayamıyoruz. Herkes yüzünden yapamadığımız, yaşamadığımız öyle çok şey var ki!
"Kocam istemiyor" diyor kadınlar ve sırf kocaları istemediği için yapmıyor, gitmiyor, görmüyor, duymuyorlar.
Siz hiç aşık oldunuz mu? Etinize kemiğinize yapışıyor, çıkartamıyorsunuz. Ne mantık tanıyor, ne kural
Evlilik çocuk oyuncağı değil, ama sevgisi bitmiş iki kişinin aynı çatı altında yaşaması hiç değil.
Erkekler alacakları “mal”a başka bir erkeğin dokunmuş olması fikrine dayanamazlar. Sanki erkek bir mikroptur, dokunduğunu çürütür! Üstelik aynı erkekler evlilik öncesi delikanlılık ilişkilerinden bilirler ki el değmemişliğin bekaretle hiç bir ilgisi yoktur. Ama yine de evlendikleri kız bakire olursa keyften ölürler. Bakire çıksın gurur kurtarılsın...
Susma konuş, içine atma, parantezleri kaldır yaşamından.
Mutlu son yoktur, çünkü son yoktur… Ama mutlu an vardır.
(….)Komşunun tavuğunun dertleri bizim derdimiz değil de ondan güzel görünür.
Bir kez ve çok güçlü acı çekmek, yaşam boyu kronikleşmiş acıyı çekmekten daha kolaydır.
Eğer dönüp gittiğinde arkandan gelmiyorsa, o zaman dönüp giderek doğru şeyi yapmışsın demektir.
O nasıl olsa var, beni seviyor düşüncesi var ya.. İlgiyi azaltır, arzuyu bitirir, ateşi söndürür, kalpleri kırar.
Kimse kimseden bir şeyler istememeli, beklememeli. Hele değişmesini hiç. Bilmiyor musun ki ben değişirsem, senin sevdiğin ben değilimdir artık ve sonra beni sevmezsin.
Ben kimsenin hatırı için bir yerlere imza atamam. Benim namusum imzadan sorulmaz
Ey yüce alkol sen neler becerebiliyorsun...
Oysa insan yaşadığı olayın dışındayken ne düşler kuruyor.
Neden kadınlar hiç durmadan kocalarına sokulmak, onlara dokunmak, onlar tarafından okşanmak isterken, erkekler bunları hiç umursamıyorlar?
Bu erkeklerin hepsi birbirine benziyor... Çok mu akıllılar, çok mu aptallar, çok mu umursamazlar, çok mu güvenliler... Nedir bunlar nedir?
"Bir kez ve çok güçlü acı çekmek, yaşam boyu kronikleşmiş acıyı çekmekten daha kolaydır."
"Özgürlük kimseye bir zararın olmadan canının istediğini yapabilmektir. Ahlak; o da kimseye bir zararı olmadan yaşayabilmektir."
"İnsan yaşamında eksik olanı, 'her şey' sanıyor."
"Onlar genellikle ne istediğini bilen, yaşamı tanıyan güçlü kişilerdir."
"Sadakat bir ahlak kavramı değildir."
"Herkes aşkı arıyor ama belki de yanlış yerde arıyoruz aşkı. Hayat aşk demek değil, hayatını güzelleştirebiliyorsan, aşkını da buluyorsun. Aşk için her şeyden vazgeçen kadınlar mutlu olamıyor."
Dişçi koltuğunda doktoru beklerken hep yarım saat sonrasını düşünürüm, yarım saat sonra ben caddede, vitrinlere bakıyor olacağım bu sıkıntı birazdan geçecek derim ve etkili olur.Acılar için de öyle düşünmeye başladım artık.Yarın daha güzel olacak, bu üzüntüm yarın bu yoğunlukta olmayacak..Yaşarım o acıyı yoğun yoğun, kendisi biteceği günü bilir zaten.
Hani annesi çocuğu bakkala yollarda, çocuk alelacele arkadaşlarıyla oyun oynayıp eve döner ya…Aynı o çocuk gibiyim. Evden gazete yada pasta almaya diye çıkıp Demet’i görmeye gidiyorum..Selin ise hiç tepki vermiyor bütün bu olanlara,inanamıyorum buna. Onun duygularını hiç anlayamıyorum. Biliyor mu,bilmiyor mu,aldırmıyormu,bir taktik mi uyguluyor beni deli ediyor.
Demek ki hiçbir şey, o an olduğu kadar değerli ve önemli değil. Demek ki en büyük duygular bile yalnız o an için önemli. Demek ki her şey geçebiliyor ve yüzde yüz değişebiliyor. Demek ki hiçbir şey, aslında o denli önemli değil. Demek ki hiçbir şey gerçek değil.
Bu denli yalnız olmak neyin bedeli diye sorup duruyorum ağlarken. Aynada, yüzümdeki ince çizgilere bakarak, her şeyim var, her şeyim deyip hala bir sıcak elin saçımı okşamasına neden bu denli gereksinim duyuyorum diye kendimi azarlayarak gözyaşları döküyorum. Sevdiğim özgürlüğüm (yalnızlığım) bazen dayanılmaz oluyor. Birisi beni düşünsün, kollarına alsın, sığınacak bir yürek olsun istiyorum, elimden hiçbir şey gelmiyor.
Neden insanlar ilişkilerinin ilk günlerinde birbirlerini aldatmıyorlar? Birbirlerini deli gibi sevip çılgın gibi arzu ederken, birbirini görmek için olmadık bahaneler icat ederken, durmadan bedenleri birbirlerine değsin isterken, birbirlerini kırmamak için, ellerinden kaçırmamak için uğraşırlarken, kaç kişi gördünüz birbirlerini aldatan, hatta bir başka güzel insana yan gözle bakan ve onu fark eden? Ne zaman ki aradan zaman geçiyor, ne zaman ki insanlar o kahrolasıca kendi duvarları içine kapanıyor, ne zaman ki artık hep beraber oluyor, ne zaman ki artık dokunmak heyecanını yitiriyor, işte o zaman bir başkasına ihtiyaç duyuluyor.
Peki ama yaşamadan nasıl anlayacağız değip değmediğini?
Özgürlük kimseye bir zararın olmadan canının istediğini yapabilmektir. Ahlak; o da kimseye bir zararı olmadan yaşayabilmektir, dürüstlük, içiyle dışı bir olabilmektir, aşk, bir saat bile sürecek olsa, bir insana coşkuyla, arzuyla sarılabilmektir. Yaşam her anı, her saniyeyi yaşayabildiğin kadar iyi yaşayabilmektir.
Bu denli yalnız olmak neyin bedeli diye sorup duruyorum ağlarken. Aynada, yüzümdeki ince çizgilere bakarak, her şeyim var, her şeyim deyip hala bir sıcak elin saçımı okşamasına neden bu denli gereksinim duyuyorum diye kendimi azarlayarak gözyaşları döküyorum. Sevdiğim özgürlüğüm (yalnızlığım) bazen dayanılmaz oluyor. Birisi beni düşünsün, kollarına alsın, sığınacak bir yürek olsun istiyorum, elimden hiçbir şey gelmiyor.
Çocuk sahibi olmadan önce insanları iyice sınavdan geçirmeli, testlere tabi tutmalı aslında.
Kimse kimseden birşeyler istememeli,beklememeli.Hele değişmesini hiç. Bilmiyor musun ki ben değişirsem, senin sevdiğin ben değilimdir artık ve sonra beni sevmezsin.
Aşklar bitiyorlar öyleyse yoklar...
Erkekler burunlarını gömmüşlerdir gelenek ve göreneklere... Hiç kaldırmazlar başlarını. Bir kaldırsalar, bir kurtulsalar, hep beraber kurtulacağız belki de...
Gitmek istediğin gece istemediğin halde kalırsan, artık hep kalacaksın demektir. O gün girip bulaşıkları yıkarsan, artık hep yıkayacaksın.
“Dayak atan kocaya ceza öngören yasa tasarısı” komisyonda erkek engeline takıldı. Refahlılar “kem küm” dedi, DYP’li erkeklerde destek verdi. Lafı eveleyip gevelemeye gerek yok. Bunlar gibi erkekler için kadın hep ikinci sınıf bir mahluktur.
"İnsanın hayatında onun yerine karar verecek birisi olmayınca gerçek gücü ortaya çıkıyor."
“Sen sıcak köşende otur oğlum, okulunu bitir, iyi bir kız alırız sana...” İyi bir kızın ilk özelliği de bakireliğidir tabi!
Birisine deli gibi aşıksın, birliktesiniz ve bir dolu insan sizin bir deftere imza atıp atmadığınızın peşinde. İnanılır gibi bir şey değil bu!
Mutlu olmadığın ortamdan kaç git. Bunun için de güçlü ol, kendi kendine yet.
Anlamıyor musunuz siz, kendim olmak istiyorum, kendi adımla anılmak istiyorum ve erkeklerden, evlilikten yalnızca dostluk bekliyorum. Dostluk da saygıda eşitlikle olur, anlamıyor musunuz,eşitliğin olmadığı yerde ikisi de yok.
O, kendisine hayran olan yeni kadınlar istiyordu. Hastalanmayan, söylenmeyen, yakınmayan, onun çirkinliklerini tanımayan, bilmeyen, yeni ve uzak kadınlar istiyordu.
Buralarda hep bir dedikodu çarkı var.
Kimi çocuğunu döverek üstün, kimi kocasını maça göndermeyerek, kimi karısına iki çocuk doğurtup eve kapatarak, kimi pırlantalar takıp kürkler giyerek üstün...
Kaçımız toplumsal düzenden daha da geriye gitmemiz için uğraşan politikacılarımıza, basınımıza, tv kanallarına gerçek bir tepki gösterdi? Kaçımız, bireysel de olsa karşı çıkıp tepkilerle savaşabilecek cesareti buldu?
Dört duvar arasına tıkılmış, birbirine yabancılaşmış, konuşulacak konusu kalmamış iki insanın birlikteliği mi yuva? Burası bir yuva değil pansiyon.
Erkek 40 yaşında da olsa kimse onlara “evde kalmış erkek” demiyor. Hatta genellikle gıpta bile ediliyor. Deseler deseler “müzmin bekar” diyorlar. Ama kınamıyorlar. Erkekler evde kalmıyor.
Aslında “ben hiç dayak yemedim” derken yalan söylüyorum sanırım. Mesela cop’un acısını bilirim, üzerinden yıllar geçmesine rağmen aklıma gelince bedenim sızlar, etlerim acır.
Bencil olmamak için yaşam boyu özveride bulunmak, hep kendinden vermek, onlar ne istiyorsa, öyle yaşamak gerekiyorsa.. Ben bencil olacağım.
İnsanlar atmaca gibi, elinden tutarken bile bunu da kendisi için mi yapıyor, ne kadar yüce gönüllü olduğunu göstermek için mi elimden tutuyor diye düşünmek zorundayız.
Anlamıyor musunuz siz, kendim olmak istiyorum, kendi adımla anılmak istiyorum ve erkeklerden, evlilikten yalnızca dostluk bekliyorum. Dostluk da saygıda eşitlikle olur, anlamıyor musunuz, eşitliğin olmadığı yerde ikisi de yok.
Oysa artık, ‘Öl desem ölecek’ türündeki beraberlikle inanmayacak kadar yaşlıyım. İnsanlar birbirlerine ‘Öl’ dememeli ve ‘Öl’ deyince kimse ölmemeli. Kimse, ‘Öl desem ölür’ diye gurur duymamalı. Kimse kimseden bir şey istememeli, beklememeli. Hele hele değişmesini hiç.
Sen sensin. Devam et ,ara, senliğini, mutluluğunu, özgürlüğünü ara. İnsanları tanıyorsun, tanıdıkça yıkılma, ezilme… Aksine doğrul, kalk. Sen o beğenmediklerinin önünde ezilme, onlar gibi olma. Onların kötülüğünü içinde taşıma. Güçlü olduğuna inan. Bizim durumumuzun çözümü bu, güçlü olduğuna inan.
Yaşamımın hiçbir anını boşa geçirmedim. Hepsinden yararlandım, bir şeyler öğrendim.
"Sevginin de kuralları vardır,üzerinde çalışmak,işlemek gerekir. Bakmazsan,uğraşmazsan,büyümez..."
Aşk gerçekten mantığı yok ediyor.
Sesini duysam kokusu gelir mi?
Birisi beni düşünsün, kollarına alsın, sığınacak bir yürek olsun istiyorum, elimden hiçbir şey gelmiyor
Huzur dolu (tekdüze), güvenli (heyecansız), rahat (bağımlı), bir yaşam istemiyorum.
Masallar, Romanlar... Filmler... Dört duvar arasında mutluluk simgesi kadınlar, donuk bakışlı, gülümsemesiz anneler...
Kızlarında güçlü olmaları gerek. Ve ben artık çok güçlüyüm..
Bir şeyi daha öğrendim: birisini zorlarsan, en doğal isteklerine karşı çıkarsan, "Hayır" dersen, o iş o birisi için çok büyük önem kazanıyor. Yapacağım diye sonuna kadar gidiyor.
Balayı odalarının naylon kaplı çarşafları üzerinde kızlar, acılar içinde, üç dakika içinde sıkı sıkı saklandıkları namuslarını büyük bir namusluluk içinde verip, acılar içinde, kocalarının boynuna sarılıp uyuyorlar…
Yetti artık be, yetti artık. Ayıpsa neden kanıyoruz. Kanamak kadın olmaksa neden ayıp ? Pipimiz yok diye mi bütün bunlar ? Bir pipimiz olsaydı biz de mi tören yapacaktık ? Neden onlarınki ayıp değil de , bizim kanamamız ayıp ?
"Balayı odalarının naylon kaplı çarşafları üzerinde kızlar, acılar içinde, üç dakika içinde sıkı sıkı saklandıkları namuslarını büyük bir namusluluk içinde verip, acılar içinde, kocalarının boynuna sarılıp uyuyorlar…"
"Önce içinde yaşadığın kuralları yık sonra özgürlük savaşı ver."
"Evlendiğin insanın nasıl olması gerek, biliyor musun? Evlilik bir kurallar cenderesi. Dünyada milyonlarca insan yaşıyor ve sen birini seçiyorsun. Ötekilerden yoksun kalıyorsun. Evlendiğin kişi hiçbir konuda hiçbir şeyin yoksunluğunu duyurtmamalı insana..."
"Ya hoşgörüp bağışlayacaklar ya da aşağılayıp suçlayacaklar. Kadın olduğum için, yalnızca kadın olduğum için."
Yaşamı kurcalamanın yararı yoktu. Yaşam… Yaşanıyordu işte ve bitip gidecekti günün birinde, onların aralarına katılmalı ve eğlenmeliydi, bitmesi kesin olan bir şey böylesine ciddiye alınır mıydı?
Yaşam öylesine kısa ki, onu çok ciddiye almak gerek. Ama ciddiye almak başkalarının koyduğu kuralların içine sıkışıp kalmak mı, yoksa zamanla, saygıyla ürettiğin kendi kavramlarınla yaşamak mı?
Bütün kadınlar evlenmek için programlanmışlardır. Bir erkek onunla evlenmek lütfunda bulunduğu zaman, zevkten ölürler. Evlenme teklifi aldıkları gün yaşamlarının en büyük günüdür. Nikah günü, bekaretin bozulması günü, ana oldukları gün gibi üç-beş tane daha büyük günleri vardır. Ve bu büyük üç-beş günün yaratıcıları da doğal olarak erkeklerdir. Onlarsız, büyük günler hiç yoktur. Sen de onlardan biri olduğuna göre, onların kurallarına uymalısın. Uymazsan, acı çekersin, dışlanırsın, aykırı kalırsın. Uyarsan? Uyarsan da acı çekersin, hem de asıl acıyı çekersin. Hem de acı çektiğini hiç anlayamadan çekersin.
Aşklar bitiyorlar öyleyse yoklar…
Demek ki hiçbir şey, o an olduğu kadar değerli ve önemli değil. Demek ki en büyük duygular bile yalnız o an için önemli. Demek ki her şey geçebiliyor ve yüzde yüz değişebiliyor. Demek ki hiçbir şey, aslında o denli önemli değil. Demek ki hiçbir şey gerçek değil.
Bunca yıllık yaşamımda bir tek şunu öğrendim... Şu reçeteyi; mutlu olmadığın ortamdan kaç git. Bunun için de güçlü ol, kendi kendine yet.
Onu seviyorum. Onu sevmemem için hiçbir neden yok. O bana tam zamanında gönderilmiş bir armağan.