Sayfa İçeriği: Andrey Tarkovski Sözleri, Kısa Andrey Tarkovski Sözleri, Ünlü Andrey Tarkovski Sözleri, Özlü Andrey Tarkovski Sözleri, Andrey Tarkovski Sözleri 2020, Andrey Tarkovski Sözleri Twitter
1900'lü yıllarda bir çok başarılı filme imza atan Andrey Tarkovski Sözlerini sizler ile buluşturuyoruz. Ayrıca beğendiğiniz Ünlü Andrey Tarkovski Sözlerini de Whatsapp, Facebook ve diğer sosyal medya hesaplarınızdan paylaşabilirsiniz.
Editörün Seçimi: Yalnız kalmayı öğrenin. Kendi başınıza kalmaktan zevk almaya çalışın. (Andrey Tarkovski)
Bilimde ve sanatta da sezgilerin rolünün büyük olduğuna hiç kuşku yok. Yinede sezginin şiir sanatındaki rolü ile bilimsel bir araştırmadaki rolünün aynı olduğu savunabilmek mümkün değil.
Bana öyle geliyor ki, en dehşetli, en uzlaşmaz mücadele, insanın kendi kendisiyle mücadelesidir. / Andrey Tarkovski
Gerçeği ararken, gerçeği keşfedeceğime, onun değiştiğini görüyorum.
Aşk nedir? Bilmiyorum. Aşkı bilmiyorum değil, onu nasıl tanımlayacağımı bilmiyorum.
"Biri bir şeyden çok söz ediyorsa,onun yokluğundan muzdariptir. Bir insan paradan çok söz ediyorsa,demek ki parası yoktur.Şerefden çok söz ediyorsa,demek ki,şeref ile bir sorunu vardır."
Belki de en büyük suçumuz, kendi kendimizi değiştirmeden başkalarını değiştirme, başkalarına öğretme girişiminde bulunmamız. / Andrey Tarkovski
Bir kez olsun aynı şeyleri hissetmeyi başarabilen iki insan birbirini hep anlayacaktır.
Kendi yargılarına karşı eleştirel bir tutum almayı öğretmediğimiz sürece seyirciyi önemsiyor sayılmayız.
Biz sanatçıların taşıdığı tek sorumluluk, kendi yapıtlarımızın düzeyini yükseltmektir. Bir sanatçı, kendisini ilgilendiren her şey hakkında, içtenlikle ve kararlılıkla görüşlerini açıklar. Seçtiği konunun gerçek derinliği ve önemi olup olmadığına da varsın seyirci karar versin.
"Yüce eylemlerin için asla ödül isteme. Ödül sensin, ödül senin kendi içinde."
Ancak filmin temelinde yatan esas düşünceye göre, çağının ahlaki ideallerini dile getirebilmesi için bir sanatçının önce çağının kanlı yaralarına korkmadan bakmayı öğrenmesi, onları bizzat kendi bedeninde kendi içinde yaşaması gerekmektedir.
Sanat, bireysel algılamalarında insanların ruhsal yapısını ne kadar sarsabilirse önemi de o derece artar.
Edebiyatta doğru seçilmemiş sözcük, sinemada doğru ayarlanmamış ritim... her ikisi de eserin gerçekliğini yerle bir eder.
Sanatçı, çalışmasına başlarken, şu yada bu olguyu ilk kez kendisinin ete kemiğe büründürdüğüne inanmalıdır. Hem ilk kez, hem de kendisi nasıl hissediyor ve anlıyorsa, öyle.
İnsanın sanat eseri karşısındaki duruşunu belirleyen de kendi hayati gereksinimleridir; kendi 'çıkarları' bağlamında değerlendirir insan sanat eserlerini.
Zaman, insana verilmiş hem tatlı hem de acı bir armağandır. Hayat, var olmak için kendine koyduğu hedeflere uygun bir ruh geliştirmesi için insana tanınmış bir süreden başka bir şey değildir ve insan bu gelişimi gerçekleştirmek zorundadır.
Seyirci aldığı bir sinema biletiyle kendi deneyimindeki gedikleri kapatmaya çalışır, yani bir anlamda 'yitirilmiş' bir zamanın peşini kovalar. Bu sayede, huzursuzluk ve iletişimsizlikle belirlenen çağdaş hayatın yarattığı o manevi boşluğu doldurmayı umar.
İnsanlar çok derindeki duyguları hakkında konuşmak istemezler. / Andrey Tarkovski
İnsanın asıl sorunu, anlama dairdir. Hayatın anlamının bilgisine sahip olarak yaşamıyoruz oysa. Dünyayı sadece pragmatik, kara dönük, avantaj arayan taraftan algılamaya çalışmamız ne kadar ilginç! / Andrey Tarkovski
Doğu, edebi gerçeğe daha yakındı. Ama batı uygarlığı maddi hayat beklentilerini karşılayarak Doğu'yu yutuverdi. Bunu anlamak için Doğu müziğiyle Batı müziğini karşılaştırmak yeter de artar bile. Batı, 'İşte, ben buyum!' Diye bağırıyor. Bana bakın! Dinleyin! Ben ben, ben. Oysa doğu kendi hakkında tek kelime etmez. / Andrey Tarkovski
Şiir benim açımdan bir dünya görüşü, hakikatle olan ilişkimin özel bir biçimidir. Bu açıdan bakıldığında, şiir, insanlara hayatı boyunca eşlik eden bir felsefedir. / Andrey Tarkovski
Kötülük ne kadar artarsa güzeli yaratma nedeni de bir o kadar artacak. Şüphesiz daha güç olacak, ama daha da gerekli. / Andrey Tarkovski
İnsan doğduğunda zayıf ve esnektir, öldüğündeyse katı ve duyarsız. Bir ağaç büyürken, yaşken yumuşak ve eğilip bükülebilir bir durumdadır; fakat kuruyup katılaştığında artık büyümez, ölür. Katılık ve güç, ölümün yoldaşıdır. Esneklik ve zayıflık ise varlığın tazeliğinin, hayat doluluğunun ifadesidir. Çünkü artık katılaşmış olan hiçbir zaman kazanmaz.
Bu çok sıkıcı olmalı. Gerçeği aramak. O gizleniyor ve siz de onu aramaya devam ediyorsunuz.
Zayıflık kutsal, güç ise değersizdir. İnsan doğduğunda zayıf ve esnektir. Öldüğünde güçlü ama çürümüştür. Çürümek ve güç, ölümün yoldaşlarıdır. Esneklik ve zayıflık ise varlığın tazeliğini ifade eder. Bundan ötürü sertleşen kaybediyor demektir.
Yaz bitmiş yazıt bırakmaksızın, dünya neşeyle esrik,ama yeterli değil. Sonsuz yaşamın himayesi, ilgisiyle mest oldum, ikna oldum şansıma, ama yeterli değil.Hiçbir yaprak, asla sararmadı, hiçbir dal hoyratça kopmadı, gün, cam gibi, her şeyi yıkadı, ama yeterli değil.
Yaşamlarımız hep yanlış. Bir bireyin topluma ihtiyacı yoktur, bireye ihtiyacı olan toplumdur. Toplum bir savunma mekanizması, bir çeşit oto korumadır. Birey, sürüde yaşayan hayvan gibi değil, kendi yalnızlığında, doğaya, hayvanlara ve bitkilere yakın, onlarla ilişki halinde yaşamalı.
Aşk nedir? Bilmiyorum. Aşkı bilmiyorum değil, onu nasıl tanımlayacağımı bilmiyorum.
Hâlbuki olay, bir insanın yürürken neden birden en rahatsız bir tavırla donup kaldığını ya da beşinci kattan aşağıya atladığını anlatmaktır.
"Karmaşık bir düşünce ve şiirsel bir dünya görüşü, asla, ne pahasına olursa olsun fazla açık, herkesçe bilinen olgular çerçevesine sıkıştırılmamalıdır."
Güzel, gerçeğin peşinde koşmayanlardan kendini gizler.
"Yaşam, varolmak için kendine koyduğu hedeflere uygun bir ruh geliştirmesi icin insana tanınmış bir süreden başka bir şey değildir ve insan gelişimi gerçekleştirmek zorundadır."
Bir damla bir damla daha iki damla etmez, Daha büyük bir damla eder...
Sık sık sanıldığının aksine, sanatın işlevsel belirlemi, düşünmeyi teşvik etmek, bir düşünce iletmek ya da bir örnek oluşturmak değildir. Hayır, sanatın amacı, daha çok, insanı ölüme hazırlamak, onu iç dünyasının en gizli köşesinden vurmaktır.
Bir başyapıt, ne fazla soğuk, ne fazla sıcak; kendi içinde kapalı bir mekândır. Güzelliği parçaların ahenginden doğar. Tuhaf olan, böyle bir eserin kusursuz olduğu oranda az çağrışımlara yol açmasıdır.
"Ne kadar çok erdem varsa o kadar çok acı vardır."
"Bana öyle geliyor ki,en dehşetli,en uzlaşmaz mücadele,insanın kendi kendisiyle mücadelesidir."
"Sanat yaratma kapasitesidir.Yaratıcının aynadaki yansısıdır.Biz sanatçılar bu jesti tekrarlamaktan,taklit etmekten başka bir şey yapmıyoruz."
"Şair,bir çocuğun hayal gücüne ve ruhsal yapısına sahiptir."
"Dünyada ne kadar fazla kötülük varsa,güzellik yaratmak için de o kadar sebebimiz var demektir.Kuşkusuz çok daha zor,ama aynı zamanda çok daha gerekli bir şey bu."
Bir gün geçirdik. Diyelim ki o gün başımızdan çok önemli ve anlamlı şeyler geçti. Bir filmin çıkış noktası olabilecek, bir fikir çatışmasını canlandırmaya yetecek tohumları içinde barındıran şeyler… Peki, böyle bir gün aklımızda nasıl yer etmiştir?
Modern sanatın seçtiği yol yanlıştır, çünkü hayatın anlamını arama adına salt kendini onaylama peşinde koşmaktadır. Bu yüzden bu yaratıcı uğraş, kendi bireyci eylemlerinin bir kerelik değerini haklı göstermeye çalışan egzantrik kişilerin garip bir çabasına dönüşmüştür. Ne var ki, bireyin kendini sanatta kanıtlaması imkânsızdır, çünkü sanat daha farklı, genel ve yüksek bir düşünceye hizmet eder. Sanatçı, kendisine neredeyse mucize sonucu bahşedilmiş sayabileceğimiz yeteneğinin bedelini ödemek zorunda olan bir hizmetkârdır. Günümüz insanı hiçbir şey feda etmeye yanaşmıyor; oysa gerçek bireyselliğe varmanın tek yolu özveriden geçer. Ne yazık ki, bu gerçeği giderek unutuyoruz, dolayısıyla insan olma duygusu da yitip gidiyor.
Şair, bir çocuğun hayal gücüne ve ruhsal yapısına sahip bir insandır. Hangi dünya görüşünü savunursa savunsun, dünyadan edindiği izlenim dolaysızdır; yani, sanatçı dünyayı “tanımlamaz”, dünya onundur.
Sanat yaratma kapasitesidir. Yaratıcının aynadaki yansısıdır. Biz sanatçılar bu jesti tekrarlamaktan, taklit etmekten başka bir şey yapmıyoruz. Sanat, yaratana benzediğimiz belirli bir andır. Bu yüzden yaratandan bağımsız bir sanata asla inanmadım. Tanrısız bir sanata inanmıyorum. Sanatın anlamı yakarmadır. Bu benim yakarışım. Eğer bu dua, bu yakarış, benim filmlerim insanları Tanrı’ya yöneltebilirse ne mutlu bana. Yaşamım esas anlamını bulacak: Hizmet etmek. Ama bunu asla başkalarına empoze etmeye kalkışmayacağım. Hizmet etmek fethetmek demek değildir.
Sinema, zamanda yer alan her olguyu ele alıp işleyebilecek, her olguyu eleyip ayırabilecek yetenektedir.
Sözcükle davranışın, sözcükle meselenin özünün, sözcükle düşüncenin bir an için olsun uyuştuğuna o kadar az tanık oluruz ki!
'Dinleme ve anlama yeteneği çok değerlidir...
Bir kez olsun, aynı şeyleri hissetmeyi başarabilen iki insan birbirini hep anlayacaktır.
Bunlardan biri buzul, diğeri isterse atom çağında yaşamış olsun fark etmez.'
Sanat, insanların birbirleriyle ilişki kurmalarını sağlayan bir üst dildir.
Şaheserler, ahlaki idealleri dile getirme heves ve çabasından doğarlar.
İlkelerine bir kez olsun ihanet eden insan, hayat ile olan saf ilişkisini yitirir. Bir insanın kendine karşı hile yapması, onun filminden, hayatından, her şeyinden vazgeçmesi demektir. / Andrey Tarkovski
Bir kez olsun aynı şeyleri hissetmeyi başarabilen iki insan birbirini hep anlayacaktır. / Andrey Tarkovski
Evren, gerçeğin peşinde koşmayanlardan kendini gizler. / Andrey Tarkovski
İçinde koca bir evreni taşıyan insan, işte benim tek ilgi odağım. / Andrey Tarkovski
Ve sanat, en olgucu anlamıyla da olsa bir eğitim temeli değil, manevi deneyim talep eder.
Bir kez olsun aynı şeyleri hissetmeyi başarabilen iki insan birbirini hep anlayacaktır.
İlkelerine bir kere ihanet eden bir insan bir daha hayata karşı lekesiz bir tavır alamaz.
"Renkli filmin seyircinin ilgisini çekmek için kullanılan ticari bir buluştan başka bir şey olmadığını düşünüyorum."
"Bir damla daha bir damla iki damla etmez,daha büyük bir damla eder..."
"Koca bir evreni içinde taşıyan insan,işte benim tek ilgi odağım.Zira hayat,her zaman hayal gücümüzden daha zengindir."
Yaratıcıdan bağımsız bir sanata hiçbir zaman inanmadım. Sanatın anlamı yakarışın ta kendisidir. Yapıt ise duadır.
Şiir benim açımdan bir dünya görüşü, hakikatle olan ilişkimin özel bir biçimidir. Bu açıdan bakıldığında, şiir, insanlara hayatı boyunca eşlik eden bir felsefedir.
Doğu, ebedi gerçeğe daha yakındı. Ama Batı uygarlığı maddi hayat beklentilerini karşılayarak Doğu’yu yutuverdi. Bunu anlamak için Doğu müziğiyle Batı müziğini karşılaştırmak yeter de artar bile. Batı, “İşte, ben buyum!” diye bağırıyor.” Bana bakın,! Dinleyin! Ben ben, ben.. Oysa Doğu kendi hakkında tek kelime etmez.
Dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır.
Bir eseri sanat haline dönüştüren düşünce, temelinde yatan çelişkilerin dengesi ve uyumunda gizlidir.
Ona göreyse kötü olan şey, korkmaları değil, inanmamaları. artık dünyada inanca yer olmaması.
Bazen pes etmek daha kolay olabilir. insanın inançlarına sadık kalmasıysa çok daha zordur.
“Yaşam mutlu olmak ve hep kazanmak için değil, var olmak ve bir ruh geliştirmek için insana tanınmış bir süreden başka bir şey değildir. “
Hayatım tarafından tuzağa düşürüldüm.
Hayat hakkında hiçbir şey bilmezken ölüm hakkında ne bilebiliriz ki?
Tanrı'nın varlığını hissetmek ne büyük bir keyif.
Bugünlerde istatistik bile ideolojik bir silah.
Usta, hangi malzemeden ne yapabileceğini bilen kişidir.
Biz birbirimizin değerini ya bilmiyoruz ya da abartıyoruz. Başka insanların değerini hakkıyla biçebilenlerin sayısı çok az. Bu bir doğa vergisi. Hatta, bu yeteneğe sadece muhteşem insanların sahip olduğunu söyleyebilirim.
O suçlu, kendi yalnızlığında suçlu.
Neden herkes beni bir azize dönüştürmek istiyor?
Ah, Tanrım! Tanrım!
İnsan parça parça olmuş bir yaratıktır
Ruhun mükemmelliğini arzulamayan hiçbir insan değerli değildir.