Sayfa İçeriği: Albert Camus Sözleri, Albert Camus Sözleri 2019, En Anlamlı Albert Camus Sözleri, Albert Camus Sözleri Özlü, Albert Camus Sözleri Kısa, Albert Camus Sözleri Güzel
1900'lü yılların en ünlü yazarlarından ve filozoflarından olan Albert Camus Sözlerini sizler ile buluşturuyoruz. İçeriğimizde yer alan En anlamlı Albert Camus sözlerini Facebook, İnstagram ve Whatsapp hesaplarınızdan paylaşabilirsiniz.
Editör Seçimi: Sevmenin sınırı olmaz. (Albert Camus)
Mutluluk, bizi zorlayan kadere karşı kazanılan zaferlerin en büyüğüdür.
"Çocuklara işkence yapılan bu dünyayı sevmeyi, ölünceye kadar reddedeceğim."
Geceler sonsuz değildir.
Bir insan söyledikleri kadar söylemedikleriyle de insanlaşır.
Gençlik kolay mutluluklar için parlak bir çağdır.
Benim gözümde sanat, yalnızlık içinde tadılacak bir eğlence değildir. Ortak sevinç ve kederlerin, ayrıcalı bir görünümünü vererek, en çok sayıda insana erişecek, onları heyecana getirecek bir araçtır.
Düşüncenin haline ağlamak boşunadır. Onun için çalışalım yeter.
Ölüm bir istatistik ve devlet işi oldu mu, dünya işleri artık iyi gitmiyor demektir.
'Yaşam benim için gittikçe daha zorlaşıyordu.'
…ben hayalime gülümsemeye çalışırken, o ciddi duruyordu. Albert Camus – Yabancı
Önümden gitme seni izleyemeyebilirim, arkamdan da gelme yol gösteremeyebilirim; yanımda yürü ve yalnızca dostum kal.
Sözün gelişi ‘dostlarım’ diyorum, dostum yok artık, sadece suç ortaklarım var. Onların da sayısı pek çoğaldı, bütün insanlar suç ortağım benim. En başta da siz geliyorsunuz. Kim yanımdaysa birinci odur.
Bir insanı sevmek, onunla birlikte yaşlanmaya razı olmaktır.
İnsan ne ise, o olmayı reddeden tek yaratıktır.
İnsan eninde sonunda her şeye alışır.
Değil mi ki yaşam bir yerde ölümle -yani yoklukla- sonuçlanıyor, öyleyse nedir bu didinip durma, bu yedim-içtim, aldım-verdim, benim-senin kavgasının anlamı?
Umutsuzluk susar. Kaldı ki susmak bile, eğer gözler konuşuyorsa bir anlam taşır.
Aşk, akıllı aptal demeden tüm insanlara bulaşan bir hastalıktır.
Büyük olmanın yolu da, deha gibi çalışma ve alın terinden geçer.
İnsanın her gün yaptığı en iyi şey intihar etmemeye karar vermektir.
Bir ülkeyi tanımanın bir yolu o ülkede yaşayanların nasıl öldüğüne bakmaktır.
Gölgesiz güneş yoktur ve geceyi tanımak gerekir.
Haklı olma ihtiyacı, sıradan insanlara özgüdür.
Ben dilimin sınırlarında nöbet beklerim.
Zamanımdan ayrılamayacağımı anlayınca, onunla birleşmeye karar verdim.
Büyük olmanın yolu da, deha gibi çalışma ve alın terinden geçer.
Gerçek sanatçılar hiçbir şeyi küçümsemez; yargılayacak yerde, kendilerini, anlamaya zorlarlar
Felaket çağında, ikinci bir kez doğmak ve yaşantımızda sürüp giden ölüm içgüdüsüne karşı açık yüzle savaşmak için, bir yaşama sanatı yaratmaları gerekti.
Yazarlık sanatı korunması güç olan şu iki ödeve bağlı kalacaktır; bile bile yalan söylememek ve insanın insanı ezmesine karşı koymak.
Ya tüm çırpınmalarını aşan daha yüksek bir anlamı vardır bu dünyanın, ya da bu çırpınmalardan başka hiçbir şey gerçek değildir.
Sanat zorbalığa karşıdır.
Bilirsiniz ki; en zeki insanlar bile yanındakinden bir şişe fazla devirmekten şeref duyarlar.
Basın özgürlüğü belki de özgürlük düşüncesinin giderek aşağılanmasından en çok acı çekmiş özgürlüktür.
Yirminci yüzyılımız korku çağıdır. Diyeceksiniz ki korku bir bilim değildir, ama bu korkuda bilimin payı var.
Tuhaf bir yorgunluğum var, ama konuştuğum için değil, salt daha neler söylemem gerektiğini düşündüğümden.
“Koşup duruyordum, her zaman dolu, ama hiçbir zaman doymamış biçimde, nerede duracağımı bilmeden...”
Hiç kimse zevklerinde iki yüzlü olmaz.
Biliyor musunuz, bizim küçük köyde, bir misilleme eylemi sırasında bir Alman subayı ihtiyar bir kadından, iki oğlundan rehin alarak kurşuna dizilecek birini seçmesini nazikçe rica etmişti. Albert Camus – Düşüş
Bir gün bana “Yaşamak öylesine güç ki!” demişlerdi. Söylenişi de aklımda. Bir başka kez de biri “En kötü yanlış acı çektirtmektir,” diye mırıldanmıştı. Her şey bitti mi yaşam susuzluğu sönmüştür. Bu mudur mutluluk dedikleri? Bu anılar boyunca ilerlerken her şeye aynı sessiz giysiyi giydiririz, ölüm de renkleri soluk bir tuval gibi görünür. Kendi kendimize döneriz. Sıkıntımızı duyarız, böyle daha çok hoşlanırız kendimizden. Evet, mutluluk belki de budur, acımalı mutsuzluk duygumuzdur. Albert Camus – Tersi ve Yüzü
Hiçbir şey, büyüklük kadar sade değildir; çünkü sade olmak, biraz da büyük olmaktır.
Bir kalıp düşünceyi işlemek, bir incelik üzerinde durmaktan çok daha kolaydır. Benim için kalıp düşünceyi seçtiler: Ben de saçma oldum kaldım.
Günü gününe kadınlar, günü gününe erdem ya da erdemsizlik, günü gününe, köpekler gibi, ama her gün sağlamca yerinde duran kendim. Böylece yaşamın yüzeyinde ilerliyordum, sözcükler içinde, hiçbir zaman gerçek içinde değil. Tam okunmamış o kitaplar, tam sevilmemiş o dostlar, tam gezilmemiş o kentler, tam sarılmamış o kadınlar…
Hep bir şeyler kalır geriye.
Her şey devam etmemeye devam eder.
...ve acının çoğu kez tek başına yaşandığı bir dünya.
Suçlu her zaman avukatlar bulur, masumlar bazen.
Eğer bir ağa köleleri olmadan yapamıyorsa, ikisinden hangisi özgür bir insandır.
İnsanlarla uzun süre yaşayamıyorum. Sonsuzluğun payından bana biraz yalnızlık gerek.
Huzur, suskunluk içinde sevmek olabilirdi. Ama bilinç ve insan var; konuşmak gerekiyor. Sevmek cehenneme dönüşüyor.
Tarih insanların, düşlerin en aydınlık olanlarını gerçekleştirmek için giriştikleri umutsuz bir çabadan başka bir şey değildir.
Mutluluk, bizi zorlayan kadere karşı kazanılan zaferlerin en büyüğüdür.
Bütün büyük olayların, büyük düşüncelerin önemsiz bir başlangıcı vardır.
Bir insanı sevmek, onunla birlikte yaşlanmaya razı olmaktır.
Ne Faust, ne Don Kişot birbirini yenmek için yaratılmamışlardır ve sanat dünyaya kötülük etmek için icat edilmemiştir.
Şüphe yok her kuşak, dünyayı yeni baştan düzene sokmak görevinin kendisine verildiğini sanır.
Kötülük cehaletten gelir.
İster misiniz, susalım da bu hayli hüzün verici saatin tadını çıkaralım?
Artık çok geç, her zaman hep geç olacak.
Demek ki ben-ben-ben’in günü gününe sürekliliği dışında başka bir süreklilik olmadan yaşıyordum. Günü gününe kadınlar, günü gününe erdem ya da erdemsizlik, günü gününe, köpekler gibi, ama her gün sağlamca duran kendim. Böylece yaşamın yüzeyinde ilerliyordum, sözcükler içinde, hiçbir zaman gerçek içinde değil. Tam okunmamış o kitaplar, tam sevilmemiş o dostlar, tam gezilmemiş o kentler, tam sarılmamış o kadınlar! Albert Camus – Düşüş
Hiçbir sanatçı gerçekten vazgeçmez.