Güzel Sözler
Mobil uygulaması yayında
Ücretsiz

Ahmet Telli Sözleri

Sayfa İçeriği: Ahmet Telli Sözleri, Ahmet Telli Aşk Sözleri, Ahmet Telli Sözleri Facebook, Ahmet Telli Sözleri 2019, Ahmet Telli Sözleri Kısa, En Güzel Ahmet Telli Sözleri, Ahmet Telli Sözleri Twitter

1946 yılında Çankırı'nın Eskipazar ilçesinde dünyaya gelen öğretmen olan ve aynı zamanda şair ve yazar olan Ahmet Telli Sözlerini sizler ile buluşturuyoruz. Sosyal medya hesaplarınızdan sizler de En Güzel Ahmet Telli Sözlerini paylaşabilirsiniz.

Ahmet Telli Sözleri

Editörün Seçimi: Sen yüreğin kadar büyüksün unutma. (Ahmet Telli)


Ömrüm diyorum şimdi ömrüm. Üzgün bir çocuksun sen ve yalnız. Öyle kal çünkü bu dünyada, sana en çok mutsuzluk yakışıyor.


"Gün biter gülüşün kalır bende.
anılar gibi sürüklenir bulutlar."


Hiç kimse bir aşkı onarmaya kalkmasın, kaybedilmeye değer en güzel anında bitirilmişse eğer.


Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürpeririken.


Hiç kimse bir aşkı 
Onarmaya kalkmasın 
Kaybedilmeye değer 
En güzel anında bitirilmişse eğer


Söz de sararır biterken bir aşk.


Şaşkınım, cahilim ben bu dünyada.


Tarih mi, yollara düşmenin.. Kedere benzeyen yeridir tarih... ^^Çöl de keşfedildi ve yeniden . Bir kez daha kaybedildi ütopya^^ (Ütopya şiirinden mısraların arasına sıkışmış anlamlar)


Kısa süren hastalıklar vardır ya, işte öyle
geçip gidiyor akşama doğru hüzün bulutu
Resmini asıyorum ranzamın başucuna yine
Ve bir türkü tutturuyorum günün son çayında-Teslim olmayalım halilim kurşun atalım!


Sığındığım her yer adınla anılır. Ben girerim sokağı devriyeler basar. Bir de gülüşün eklenir kimliğime.


Suya düşen bir karanfilse yüreğin, bırak kendini ırmağın türküsüne gülüm vursun seni o taştan bu taşa o çağlayandan bu çağlayana.


Saçlarındı diye düşünüyorum ömrümüzü çözdükçe savrulan rüzgârdı saçların ve ikide bir aklıma düşüyor aynı soru; -Aşkı bilmiyorsam nasıl değiştiririm kendimi, seni ve bütün dünyayı.


Karşılığı yok hiçbir acının her şey gölgesi kadar ağır sormuyorum artık sormuyorum her gün yeniden kodlanan umutlarla kirletiliyor dünya.


Büyülendim ama büyüyemedim aklım ermedi aynalara ve suya yüzümü gösterip kalbimi neden sakladıklarını öğrenemedim şaşkınım, cahilim ben bu dünyada.


Zulmün granitini oyadursun ferhat
Ve sazını inletedursun pir sultan
Kerem yana yana kerem'dir
Varidat'sa bir gerilla günlüğü


Aşklar mı diyordun, anladım. Senin incindiğin, benimse yollara düştüğümdür yeniden.


Gün biter gülüşün kalır bende…


Ayağı kayan bir çocuk kadar şaşkınım, bilemedim düz yolda yürümenin imlâsını. Kanayan dizlerime bakıp da ağlamayı öğrenemediğim gibi…


Adını bile koyamadığın bir boğunç dolmakta şimdi yüreğine. Ve usulca ağmaktadır gözlerinin peteğine ağulu bir hüzün.


Suya düşen bir karanfilse yüreğin, bırak kendini ırmağın türküsüne gülüm vursun seni o taştan bu taşa o çağlayandan bu çağlayana.


Hiç özlemedim seni, özlemek dostluktandır, dostluğundan öte bulmalıyım seni.


Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
Kum taneleri var ya onlardan birindeyim


Yalnızım 
sıkıntının yalnızlığı değil bu 
Düşlerle el ele 
yaşamayı dillendiren 
ve yudum yudum özümleten 
bir sevgi yalnızlığı


Derler ki son büyük serüvenci yaralıdır hala.


Özlemek yanında olma isteğidir. Gülüşünü görmek birazda.


Yorgunum, yorgunum, yorgunum. Gereklilik kipinde yaşamaktan.


İnsana en çok şiir yakışıyor. Sonra yeryüzüne yağmur. Gökyüzüne mavi.


Kapağı açılmayan kitaplar, unutulmuş aşklar gibidir. Kitaplardan söz edelim.


Ve şimdi uysal bir kedi gibi sokuluyorsun, gergefini sessizce işleyen gecenin koynuna.


Ve kent çıngıraklı bir yılan kadar zehirlidir artık sevgilin mahpusken üstelik kirli bir lekeye döner umutlar.


Şimdi beni uçurumdan atsan, düşene kadar aklımdaki tek şey; sırtıma değen ellerin olurdu.


Ve kent çıngıraklı bir yılan kadar zehirlidir artık sevgilin mahpusken üstelik kirli bir lekeye döner umutlar.


Beni artık kimseler aramasın, aşkın en tabanında yattığım anlaşılmasın..


Hiçbir an’ını tanımlamaya kalkmadan. Kısacık ömürler biçiyoruz kendimize.


Biz keder diyorduk, tarihmiş Dilimizde işte o kil ve kül tadı Şimdi kim bilebilir yenilginin O kekre kokusunu bizim kadar Soluğumuzdaki cıvayı kim duyabilir?


Hiçlik, o sezdiren keder Buydu senin payın Duyumsa sülfürün yarışını Seni vur ,seni bekleme, seni tarihsiz kıl Bir kartala parçalat seni kayalara zincirleyerek.. Kalbim Katlanma Dünyaya II şiirinin 2. mısrası ne diyebilirim ki?


Çocuksun sen, büyümek yakısmazdı hic Gülüsünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı


Söylenecek bütün sözler sevincin ve sevdanın savunulmasına dairdir. Ve şimdi onlar yaralarını saracak birilerini beklemektedirler.


Yanlış, daha baştan yanlış bir şiirdi bu, biliyorum. Ve belki ömrümüzün yakın geçmişi bu kadar doğruydu ancak, kim bilir. Kalbim unut bu şiiri.


Burada yağmur yağıyor ama sen şemsiyeni almadan gel yine de. Özletiyor bu çılgın sağanak seni sırılsıklam özletiyor biliyor musun.


Yüreğim diyorum, kekeme, alıngan, serseri yüreğim sen nerden bilebilirsin bir şiirin nasıl yazıldığını.


Hangi şehirde yoksan ben kayboluyorum orada.


Beni artık kimseler aramasın, aşkın en tabanında yattığım anlaşılmasın…


Fiziğin armağan ettiği bu teller
keçeleştirirken cinsel organımı
haykırıyorum insan olduğumu
ve çatlatıyor alnımın en gergin teli
Bu Kent Öldürüldü Diyorlar


Resimlerdeki kuşlar gibi el sallamıyor sana dostlar
Hala tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaret
Ve hala başı bulutlarda bir çınar gibi esenliyorlar
Yanımızda değil, yanan kanımızdasın ey nazım hikmet


"Bir yolcu hüznüyle geçiyor ömrümüz."


Sevda ile hasret varsa eğer
Zulüm varsa mapusluk varsa
Ayrılıklar yakıyorsa içimizi
Gurbet mutlaka olacaktır


Hiç özlemedim seni
Özlemek dostluktandır
Dostluğundan öte bulmalıyım seni
Sıcaklığını bulmalıyım..


Saçlarındı diye düşünüyorum ömrümüzü çözdükçe savrulan rüzgârdı saçların ve ikide bir aklıma düşüyor aynı soru; -Aşkı bilmiyorsam nasıl değiştiririm kendimi, seni ve bütün dünyayı.


Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan. Bulutlara rüzgara asarım suretini her akşam. Her akşam mektup yazarım dağlar kadar. Kayıp bir adresten geliyor sesin şimdi, üşüyorsun. Unutma dostumsun sen, neredeysen orda ölmek isterim!


Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü
Bir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa
bitse bu sessizlik, bu kirli yapışkanlık bitse
ama bir tufan az mı gelir yoksa yine de
yırtılan ve parçalanan birşeyler olmalı mutlaka
hiç durmadan yırtılan ve parçalanan bir şeyler


Uzun bir sessizlik oluyorsun dağlara baksam karşılıksız bir mektup kadar burkuluyor kalbim.


Sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz, belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün.


Ömrüm diyorum şimdi ömrüm. Üzgün bir çocuksun sen ve yalnız. Öyle kal çünkü bu dünyada, sana en çok mutsuzluk yakışıyor.


Gitmek. Bir hançeri inceltip, okyanusa daldırmak isteği ya da düşebilmek atlaslarındışına ki ey kalbim, yalnızsın bu yolculukta da.


Dedi ki o: Yoruldum insan olmaktan İnsan yorulur bazen insan olmaktan.


Vefa , dışarda kalır.


Unutma, dostumsun sen, nerdeysen orda ölmek isterim.


"Ey keder " dedim kendi kendime, "Keder midir bizi hep olgunlaştıran, insan kılan? Payımıza düşen bu mu olmalıydı?" Eğer böyleyse " Ne gelir elimizden, insan olmaktan başka? "


Sen de Yorum Yap veya Sözünü Yaz