Sayfa İçeriği: Sabahattin Ali Sözleri, Sabahattin Ali Şiirleri, Sabahattin Ali Aşk Sözleri, Sabahattin Ali Sözleri Twitter, Anlamlı Sabahattin Ali Sözleri, Sabahattin Ali Sözleri Facebook
Türk edebiyatında önemli role sahip olan 1948 yılında vefat eden Sabahattin Ali'yi saygı ve sevgi ile anıyoruz. Sabahattin Ali sözlerini bu yazımızdan ulaşabilirsiniz. Beğendiklerinizi ise sosyal hesaplarınızdan paylaşabilirsiniz.
Editör Seçimi: İnsanlar birbirinin maddi yardımlarına ve paralarına değil, sevgilerine ve alakalarına muhtaçtılar. Bu olmadıktan sonra, aile sahibi olmanın hakiki ismi, "bir takım yabancılar beslemek"tir. (Sebahattin Ali)
Sana kızgın değilim.
Sana kızmayacak kadar seni iyi tanıyorum.
Sonra seni seviyorum.
Neden sevdiğimi bilmeden seviyorum.
Bu sevgiyi her gittiğim yere beraber götüreceğim.
İnsanların hepsi bir değildir..
Bir ümidim yok. Bu sondu. Artık hiç bir şeyin değişmesine imkan yok, lüzum da yok.
RiyakârIık teseIIide son haddini buIur.
Evde sizi karşı karşıya oturur buldum. Evvela hiçbir şey anlamadım. Sonra birdenbire ruhumun bütün çirkeflikleri boşandı. Fakat ne yapabilirdim? Kendi ruhunun pisliğini bu kadar yakından gören bir adam başkalarının temiz olacağına inanabilir mi?
Dünyada bana hiçbir şey, tabiattan melül bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir.
Şüphesiz ki hayaller kırılmak için vardı.
Bu memlekette namuslu olmak ne zor şeymiş meğer
Bir gün Almanların pabucunu yalayan
Ertesi gün İngilizlere takla atan
Daha ertesi gün de Amerika?ya kavuk sallayan
Soysuzlar gibi olmak istemedik !
Sensin,
Kalbim değildir,
Böyle göğsüme vuran.
Seni seviyorum… Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum…
Sen bu kapkaranlık ömre sevinç ışığı gibi, kurumaya yüz tutan ekinlere can veren kırkikindi yağmuru gibi birdenbire geldin.
Dünyada her felaketin içinden en az zararla sıyrılmanın yolu hayata uymak, hiç sivrilmemektir...
“Yeter ki biz azmimizi ve imanımızı ve bu millete itimadımızı kaybetmeyelim...”
Bir arkadaş istiyorum. Benimle konuşmadan beni tamamen anlayacak, benimle karşı karşıya saatlerce hiç konuşmadan oturabilecek bir arkadaş.
Benim beklediğim aşk başka! O bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka; istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka… Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilmez bir istemek!.
Bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan insanı vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi? Fakat hep böyle değil midir ? Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?
Zaten küçükIüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını iIerisi için sakIamak isterdim.
Hapishane ancak serseriIer, köyIüIer ve aşağı tabakadan insanIar içindi; bir HiImi Bey’in oğIu, adam öIdürse biIe, onIarIa bir tutuIamazdı.
DevIet parasına ne bahanesiyIe oIursa oIsun eI uzatanIara insaf etmemeIi.
Azizim bu ne fedakarlık!.. Ben bir insanda bu kadar iyilik bulunabileceğine inanayım mı? Belki başka zaman inanırdım... Fakat bugün... Bugün inanmak mümkün mü? Bir insan bir insana kötülükten başka ne yapabilir? Kimi kandırıyoruz? Bana öyle riyakar gözlerle bakmayın! Masum tavırlar beni deli ediyor. Ben de sizin gibi masum suratlar almasını bilirdim... Ama bu suratın arkasında ne saklı olduğunu da biliyorum. İnsan dedikleri mahlukun bütün çirkef taraflarını artık gördüm. Burun buruna nefesini koklayarak gördüm. Hiçbir evliya benim karşımda maskesini muhafaza edemez.
Üç buçuk günlük ömrümüzü kendimize zehir etmemek icin ne mazideki hayatımıza ve kaçırdıgımız fırsatlara ne de istikbalin olmayacak hulyalarına kulak asmayarak bugünümüze hapsolup yaşamalıyız. Her hadisenin insanı eglendirecek bir tarafi vardır...
Biz istiyoruz ki, bu memlekette yapılan her iş, üç beş kişinin çıkarına değil, bu toprakları dolduran milyonların yararına olsun
Belki uzak bir günde, büsbütün başka insanlar olarak tekrar karşılaşırız ve belki gülüşerek birbirimize ellerimizi uzatırız.
Yaramın nerede olduğunu bilmiyorum. Yalnız bir yerlerim acıyor. Çok acıyor.
Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım.
Şimdi şiir bence senin yüzündür,
Şimdi benim tahtım senin dizindir...
Maskesi çabuk düşer temiz olmayanların.
Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin özellikleri hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde… İlk rastladığımız insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyoruz?
Sevmek, hele benim gibi sevmek, berbat bir şeydir
Niçin beni kabahatIı zannettiIer? KendiIerine vaat etmediğim, sadece kafaIarında yaşattıkIarı şeyi vermedim diye mi? Bu haksızIık değiI mi?
ÜzüIecek birsey yok. Her şey düzeIir, heIe fiIiz hiç üzüImesin, metanetini korusun.
Ne yapacağımı sorma, bunun beni nereye götüreceğini sorma, bende artık güç kalmadı. Düşünce yok, akıl yok, yalnızca AŞK var. Mavzer kurşunu gibi çarptığını, yere seren bir Aşk…
Birbirimize rastlamadan evvelki hayatımız sahiden birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş…
…sevmek, hele benim gibi sevmek berbat bir şeydir. Hayatımda yalnız o vardı. Gözümü kapadığım zaman onu, açtığım zaman onu, uyuduğum zaman onu, uyandığım zaman onu görüyordum.
“İhtiyarlığımda çekilmez bir adam olacağım hakkındaki iltifatına teşekkür ederim. Ama bu tahminin doğru çıkmayacak sanırım. Çünkü ihtiyarlayacağımı kim söyledi? Hep genç kalacağım.”
İnsanlar birilerinin parasına değil, sevgi ve ilgisine muhtaçtır. Bu olmadıktan sonra, aile sahibi olmanın gerçek ismi, “BİRKAÇ YABANCI BESLEMEK” ti…
İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.
Hayat ki akıp gider bulanık bir su gibi,
Korkulu rüyalarla geçen bir uyku gibi...
Çabalama... Kabul et bunu olduğu gibi!
Hayattan fazla bir şey bekleyenler delidir...
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
İnsanlar nedense daha ziyade ne bulacaklarını tahmin ettikleri şeyleri araştırmayı tercih ediyorlar. Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.
Demek kimse beni bir türlü sevmiyordu. Hakkı vardı. Beni hayatımda hiç, hiç kimse sevmemişti.
Her gün odamda oturuyor, kitap okumaya çalışıyordum. Bir tek harfini bile fark etmeden sayfaları çeviriyor, bazen, dikkat etmeye azmederek baştan başlıyor, fakat birkaç satır sonra gene zihnimin başka yerlerde dolaştığını görüyordum.
Hayatın bir değişmeIer siIsiIesi ve her değişmenin bir tekâmüI oIduğunu anIamayanIar yobaz kafaIı insanIardır.
Hayatta hiçbir şey bizim arzumuza tabi değiIdir. Gerçi bu bir feIaket, Iakin yaradıIış bize bu feIaketi hafifIetecek bir vasıta da vermiş: Etrafı çeşmi ibretIe temaşa kabiIiyeti…
O sıralarda Maria'nın da birtakım tezatlı hisler içinde olduğunu anlıyordum. Bazen aşırı derecede durgun, hatta hatta soğuk oluyor, bazen de birdenbire coşuyor, bana nefsime menettiğim cesareti verecek kadar müfrit bir alaka gösteriyor, adeta beni açıkça tahrik ediyordu. Fakat bu halleri çabuk geçiyor, aramızda tekrar eski arkadaşlık havası peyda oluyordu. Onun da benim gibi, dostluğumuzun, olduğu yerde kalmak suretiyle bir çıkmaza girdiğini farkettiği muhakkaktı.
Nedense, hayatta bir müddet beraber yürüdüğümüz insanların başına bir felaket geldiğini, herhangi bi sıkıntıya düştüklerini görünce bu belaları kendi başımızdan savmış gibi ferahlık duyar ve o zavallılara, sanki bize de gelebilecek belaları kendi üstlerine çektikleri için, alaka ve merhamet göstermek isteriz.
Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım.
Bu hayatta mutlu olmanın yolu beklentileri düşük tutmaktır. Yoksa kanatlarından vurulmuş kuşa dönersin.
Dünyada bu kadar rahat, bu kadar sükun içinde ağlanabileceğini tasavvur edemezdim..
Bana ne kadar kötülük yapılırsa yapılsın kimseye saygısızca gitmedim. Aram bozuk olsa bile birinin bana ihtiyacı olsa hiç düşünmeden giderim ama görüyorum ki saygının sevginin hatta şefkatin bile iyileştiremeyeceği insanlar var.
“İnsanların en zayıf tarafları, sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundaki hayret verici üretememeleridir. Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır.”
Dünyanın en basit, en zavaIIı, hatta en ahmak adamı biIe, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maIiktir. Niçin bunu anIamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikIeri mahIuku anIaşıIması ve hakkında hüküm veriImesi en koIay şeyIerden biri zannediyoruz?
Sen bu karanIık ömrümün içine bir sevinç ışığı gibi, kurumaya yüz tutan ekinIere can veren bir nisan yağmuru gibi birdenbire geIdin.
Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar çok inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı.
Hakikat, sanat, ilim masaldan ibarettir,
Aşk iki cins beyninde tutkallamak ibarettir.
İnsanlar ki bir sürü aptaldan ibarettir;
Gülmeli, kahkahayla bunlara gülmelidir..
İçimde biriken hislerin birdenbire patlayarak beni zerreler halinde dağıtacağından korkuyorum.
Hayatın reaIiteye, menfaatIerine döndüğün zaman içinde ne şeytan kaIacak ne peygamber… Vücudunun ve ruhunun ne kadar basit bir makine oIduğunu öğren, istedikIerini tayin et ve bunIara doğru azimIe iIerIemeye başIa… Göreceksin!
Bu karanlık ve sıkıntılı manzara ne kadar güzeldi! İçime çektiğim bu ıslak hava ne kadar tazeydi! Yaşamak, tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak; herkesten daha çok daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak... ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak...
Etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini.
Niçin bütün insanların
Benzi soluk, yüreği kederli?
Gözleri kapaIıydı ve ruhu kim biIir nereIerde, nereIerde doIaşıyordu?